Bavyeralı Joseph Ratzinger yeni Papa seçildikten bir gün sonra, yani
20 Nisan 2005’te Bild gazetesi şu manşetle çıktı: “Wir sind Papst!”.
Yani “Papa biziz!”. Papa olunca 16’ncı Benedictus adını kullanmaya
başlayan Joseph Ratzinger’in ismini o güne dek çoğumuz duymamıştık. Ama
önemli olan, bir zamanların ‘Kulturnation’u olmasına karşın 21. yüzyılın
başında ne düşünce ne de sanat dünyasında kayda değer yeri kalmayan
Almanya’dan çıkmış olmasıydı. Belki artık filozofumuz, bestekarımız,
şairimiz yok ama Papa biziz!
Kendisinden önce 27 yıl boyunca Katolik
Kilisesi’nin ruhani liderliğini yapan Papa II. Jean Paul’un sahip
olduğu sempatiyi hiç görmeyen, reform ve açılım beklentilerin aksine
statükoculuğa sarılan 16’ncı Benedictus, önceki gün istifa kararını
aldığını duyurdu.
Billd gazetesinin bunun üzerine ‘Eyvah! Artık Papa
değiliz!’ manşetiyle çıkması beklenirken, Papa’nın istifa dilekçesinde
yer alan “Keine Kraft mehr!” (Gücü tükendi!) sözleri manşete taşındı.
Dün hemen hemen bütün Alman gazetelerin manşetinde Papa’nın istifası
vardı. En ilginç 1. sayfa ise, “Gott sei Dank” (Tanrıya şükür)
manşetiyle çıkan tageszeitung gazetesininki idi.
Papa’nun bu
kararına üzülenler de, sevinenler de olmuştur elbet. Mesela Annette
Schavan’ın sevinmiş olması muhtemel. 16’ncı Benedictus’u sevmedi- ğinden
değil tabii. Ama böylece onun istifası gündemin birinci sırasından arka
sıralarına düşmüş oldu. Unutulmasın diye hatırlatalım: 2005’ten beri
Federal Eğitim Bakanı olan Hıristiyan Demokrat Birliği CDU’lu Annette
Schavan, Cumartesi günü istifa etti. İstifasından önce Düsseldorf
Üniversitesi, doktora tezinde intihal yaptığı (yani kopya çektiği)
tespit edildiğinden doktor ünvanını geri aldı.
Birkaç yıldan beri
Almanya’da o kadar çok siyasetçi istifa etti ki, yakında ‘gün geçmiyor
ki birileri istifa etmesin’ diyeceğiz. Ama o zamana kadar tekrardan bir
hatırlayalım son dönemde kimlerin istifa halısından geçtiğini:
* 27
Kasım 2009’da, Kunduz’da onlarca sivilin ölümüyle sonuçlanan hava
saldırısı gerçekleştirildiğinde Federal Savunma Bakanı olan dönemin
Federal Çalışma Bakanı Franz Josef Jung, olayın sorumluluğunu üstlenip
istifa etti.
* 31 Mayıs 2010’te, dönemin Cumhurbaşkanı Horst Köhler,
Afganistan savaşıyla ilgili aslında alenen bilinen ama ağza alınmayan
bir gerçeği dile getirdiği için (“Biz orada, Almanya’daki güvenliğimiz
için de savaşıyoruz...” demişti) istifa etmek zorunda kaldı.
*
Jung’un ardından Federal Savunma Bakanı olan Karl-Theodor zu Guttenberg,
doktora tezinde intihal yaptığı nedeniyle yükselen baskı karşısında 1
Mart 2011’de bütün siyasi görevlerinden istifa etti.
* 17 Şubat
2012’de, dönemin Cumhurbaşkanı Christian Wulff, yolsuzluk ve rüşvet
iddiaları nedeniyle görevinden istifa etti. Böylece Almanya 2 yıl kadar
kısa bir süre içinde 3 ayrı cumhurbaşkanı görmüş oldu.
* Dönemin
Federal Çevre Bakanı Norbert Röttgen, NRW’deki seçim yenilgisinden sonra
partisi CDU’nun başkanı da olan Başbakan Merkel tarafından istifaya
zorlandı. Röttgen itiraz edince Merkel tarafından 16 Mayıs 2012’de
‘işten çıkarıldı’.
Bu artan istifaların, Almanya’da siyaset kurumu
ve siyasetçi algısındaki (olumlu-olumsuz) değişim hakkında neler
söylediği ayrıca değerlendirilmeli. Ancak sadece istifalardan yola
çıkarak ‘Oralar ne kadar iyi, yanlış yapan istifa etmek zorunda kalıyor’
demek, sınırlı bir yaklaşım olur. Kuşkusuz kalanların gidenlerden çok
daha iyi ya da ‘temiz’ olduğunu söyleyemeyiz. Ama siyasetçinin
‘toplum/kamuoyu nezdinde kabul edilebilirliği’ ile ilgili bir ölçünün
dikkate alınması önemli.
Mevcut siyasi ‘kültürü’ ile T.C. gibi bir
yerde o ölçünün elbette ki önemi olmaz. Olamaz da. Olsaydı ortada
bakan/başkan/milletvekili aday adayı bile kalmazdı...
http://www.yeniozgurpolitika.org/index.php?rupel=nivis&id=3331
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder