13 Şub 2013

Artık Papa değiliz!

Bavyeralı Joseph Ratzinger yeni Papa seçildikten bir gün sonra, yani 20 Nisan 2005’te Bild gazetesi şu manşetle çıktı: “Wir sind Papst!”. Yani “Papa biziz!”. Papa olunca 16’ncı Benedictus adını kullanmaya başlayan Joseph Ratzinger’in ismini o güne dek çoğumuz duymamıştık. Ama önemli olan, bir zamanların ‘Kulturnation’u olmasına karşın 21. yüzyılın başında ne düşünce ne de sanat dünyasında kayda değer yeri kalmayan Almanya’dan çıkmış olmasıydı. Belki artık filozofumuz, bestekarımız, şairimiz yok ama Papa biziz!
Kendisinden önce 27 yıl boyunca Katolik Kilisesi’nin ruhani liderliğini yapan Papa II. Jean Paul’un sahip olduğu sempatiyi hiç görmeyen, reform ve açılım beklentilerin aksine statükoculuğa sarılan 16’ncı Benedictus, önceki gün istifa kararını aldığını duyurdu.
Billd gazetesinin bunun üzerine ‘Eyvah! Artık Papa değiliz!’ manşetiyle çıkması beklenirken, Papa’nın istifa dilekçesinde yer alan “Keine Kraft mehr!” (Gücü tükendi!) sözleri manşete taşındı. Dün hemen hemen bütün Alman gazetelerin manşetinde Papa’nın istifası vardı. En ilginç 1. sayfa ise, “Gott sei Dank” (Tanrıya şükür) manşetiyle çıkan tageszeitung gazetesininki idi.

Papa’nun bu kararına üzülenler de, sevinenler de olmuştur elbet. Mesela Annette Schavan’ın sevinmiş olması muhtemel. 16’ncı Benedictus’u sevmedi- ğinden değil tabii. Ama böylece onun istifası gündemin birinci sırasından arka sıralarına düşmüş oldu. Unutulmasın diye hatırlatalım: 2005’ten beri Federal Eğitim Bakanı olan Hıristiyan Demokrat Birliği CDU’lu Annette Schavan, Cumartesi günü istifa etti. İstifasından önce Düsseldorf Üniversitesi, doktora tezinde intihal yaptığı (yani kopya çektiği) tespit edildiğinden doktor ünvanını geri aldı.
Birkaç yıldan beri Almanya’da o kadar çok siyasetçi istifa etti ki, yakında ‘gün geçmiyor ki birileri istifa etmesin’ diyeceğiz. Ama o zamana kadar tekrardan bir hatırlayalım son dönemde kimlerin istifa halısından geçtiğini:
* 27 Kasım 2009’da, Kunduz’da onlarca sivilin ölümüyle sonuçlanan hava saldırısı gerçekleştirildiğinde Federal Savunma Bakanı olan dönemin Federal Çalışma Bakanı Franz Josef Jung, olayın sorumluluğunu üstlenip istifa etti.
* 31 Mayıs 2010’te, dönemin Cumhurbaşkanı Horst Köhler, Afganistan savaşıyla ilgili aslında alenen bilinen ama ağza alınmayan bir gerçeği dile getirdiği için (“Biz orada, Almanya’daki güvenliğimiz için de savaşıyoruz...” demişti) istifa etmek zorunda kaldı.
* Jung’un ardından Federal Savunma Bakanı olan Karl-Theodor zu Guttenberg, doktora tezinde intihal yaptığı nedeniyle yükselen baskı karşısında 1 Mart 2011’de bütün siyasi görevlerinden istifa etti.
* 17 Şubat 2012’de, dönemin Cumhurbaşkanı Christian Wulff, yolsuzluk ve rüşvet iddiaları nedeniyle görevinden istifa etti. Böylece Almanya 2 yıl kadar kısa bir süre içinde 3 ayrı cumhurbaşkanı görmüş oldu.
* Dönemin Federal Çevre Bakanı Norbert Röttgen, NRW’deki seçim yenilgisinden sonra partisi CDU’nun başkanı da olan Başbakan Merkel tarafından istifaya zorlandı. Röttgen itiraz edince Merkel tarafından 16 Mayıs 2012’de ‘işten çıkarıldı’.
Bu artan istifaların, Almanya’da siyaset kurumu ve siyasetçi algısındaki (olumlu-olumsuz) değişim hakkında neler söylediği ayrıca değerlendirilmeli. Ancak sadece istifalardan yola çıkarak ‘Oralar ne kadar iyi, yanlış yapan istifa etmek zorunda kalıyor’ demek, sınırlı bir yaklaşım olur. Kuşkusuz kalanların gidenlerden çok daha iyi ya da ‘temiz’ olduğunu söyleyemeyiz. Ama siyasetçinin ‘toplum/kamuoyu nezdinde kabul edilebilirliği’ ile ilgili bir ölçünün dikkate alınması önemli.
Mevcut siyasi ‘kültürü’ ile T.C. gibi bir yerde o ölçünün elbette ki önemi olmaz. Olamaz da. Olsaydı ortada bakan/başkan/milletvekili aday adayı bile kalmazdı...


http://www.yeniozgurpolitika.org/index.php?rupel=nivis&id=3331

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder