24 Ağu 2011

Wallerstein: Çözüm müzakerede

Dünyaca ünlü düşünür Immanuel Wallerstein, Kürt sorununu havadan ve karadan askeri operasyonlarla ‘bertaraf’ etme çabasındaki Türk devletini müzakere masasına oturmaya çağırdı.

Ünlü düşünür Immanuel Wallerstein, Kürt sorununun çözümünün müzakereden geçtiğini kaydetti. EUTTC yetkilileri ise mevcut çatışmaların sorumlusunun AKP hükümeti olduğuna dikkat çekti.
Gazetemize konuşan Wallerstein, Kürt sorununun ‘askeri çözümü’ne karşı çıkıp, sadece Türkiye’de değil, diğer parçalarda da Kürt sorununun ancak müzakere yoluyla çözülebileceğini vurguladı. Wallerstein, „Öteden beri Kürt sorununun müzakereye dayalı siyasi çözümünü savunuyorum“ dedi.
Güney Kürdistan’a yönelik devam eden hava saldırılarına sessiz kalan Batı hükümetlerinin, bu sessizliği Kandil’deki sivil ölümlerde de sürdürdüğünü hatırlatan Wallerstein, „Batılı hükümetler - ABD de buna dahildir - kararlarını, yapılan günlük jeopolitik değerlendirmeler temelinde alır. Her zaman böyle yaptılar ve bundan sonra da böyle yapmaya devam edecekler“ şeklinde açıkladı.
Devletlerarası çıkarların yarattığı Kürt sorunu aynı zamanda bir NATO sorunu olduğundan, yine Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) müzakere süreci nedeniyle uluslararası aktörlerin mevcut kızışmanın aşılması ve sorunun siyasi çözümü için rol üstlenebilir mi? Bu konuda Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kuruluşlar pozitif bir rol oynayabilir mi? Immanuel Wallerstein bu konuda hiç de iyimser olmadığını ifade etti. Wallerstein, „Pozitif bir rol oynayabilirler tabii ama mevcut durumda bu rolü oynayacaklarını hiç sanmıyorum“ dedi.

‘AKP PKK’yi muhatap alsın’

Avrupa Birliği Türkiye Yurttaş Komisyonu (EUTTC) ise sorunun siyasi çözümü için AKP hükümetinin PKK’yi meşru muhatap olarak kabul etmesi gerektiğinin altını çizdi. Son iki yıllık süreci değerlendiren EUTTC Başkanı Prof. Kariane Westrheim, 2009 yazında başlatılan ‘demokratik açılım’ın sona ermesinin ardından seçim öncesinde yükselen umutların 12 Haziran’dan sonra sönmesini şu şekilde açıkladı: „12 Haziran seçimlerinden sonra AKP hükümetinin, Kürtlerin taleplerini karşılamaya hizmet sunan bir yeni, daha demokratik anayasa sürecini başlatacağına dair büyük bir umut vardı. Ancak öyle görünüyor ki bu da açılım gibi olmadı ve savaşa dönüş yapıldı.“
Bu sürece nasıl ve neden gelindiğini de değerlendiren EUTTC Başkanı, şu vurguları yaptı: „Türkiye’nin, Kürtlerin de Türklerle eş aktör olarak benzer anayasal haklara sahip olduğu bir çok etnisiteli devlet olduğu gerçeğini inkar etmesi ile bağlantılı olan birden fazla sebep mevcut duruma yol açtı. Daha somut söyleyecek olursam, Türk hükümeti, PKK’nin Kürtlerin temel temsilcisi olduğu gerçeğini kabul etmemekte ısrar ediyor. Türk hükümeti bundan dolayı da Kürtlerin temel temsilcisi olan PKK ile gerçek müzakere masasına oturmaya direniyor ve bunun yerine Kürt muhatabını terörist bir hareket olarak damgalıyor.“
Mevcut çözümsüzlüğün aşılmasının yegane yolunun müzakere olduğunun altını çizen EUTTC Başkanı Kariane Westrheim, devamla şu uyarıda bulundu: „Türk hükümeti, PKK’yi samimi olarak meşru müzakere ortağı olarak kabul etmediği müddetçe, devam eden bu krize siyasi bir çözümün bulunması pek olası değil. AB gibi uluslararası kuruluşlar Türkiye’yi siyasi bir çözüm için desteklemeli. Altını çizmek istiyorum, bu meselede yeni yaklaşım gösterilmeli. Türkiye’yi PKK üzerindeki terörizm damgasını kaldırması ve kalıcı bir çözümün yollarını araması için cesaretlendiren bir yaklaşım gösterilmeli.“

Prof. Gunter: İkinci bir Tamil olmaz
Ortadoğu uzmanı olan EUTTC Genel Sekreteri Prof. Michael M. Gunter ise özellikle Türk devletinin kara ve hava harekatındaki amaçlarını gazetemize değerlendirdi. Kürt sorununun askeri yöntemlerle asla çözülemeyeceğinin altını çizen Prof. Gunter, „Bazı analistler Tamil modelinden bahsetse de, ki bu da PKK’nin tümüyle silinip yok edilmesi anlamına gelir, Türk ordusu bile bunun mümkün olmayacağını açıkladı“ dedi. Askeri bir çözümün aynı zamanda Türkiye’deki sivil Kürtlerin de belli bir ölçüde yok edilmesi anlamına geleceğini kaydeden Prof. Gunter, şunları belirtti: „Türk ordusu bile bunu yapabilecek güce sahip değil, midesi o kadar büyük değil. Dolayısıyla Türk ordusu da aslında nihai çözümün, Kopenhag kriterlerini gerçekten hayata geçiren demokratik bir Türkiye’nin sınırları içinde siyasi, ekonomik, sosyal ve eğitim haklarına dayalı siyasi bir çözüm olacağını itiraf etmiş oluyor.“
Uluslararası güçlerin Kortek katliamına sessizliğine ilişkin düşüncelerini paylaşan Prof. Michael Gunter, Türkiye’nin Batı’nın NATO müttefiği ve AB’ye katılım adayı olduğuna dikkat çektikten sonra „Bu, ABD ve AB’nin PKK’yi terörist örgüt ilan etmesine yol açtı. Ve bundan dolayı da sivil ölümler çoğu zaman PKK terörünün bir sonucu sayılıyor - böyle olmazsa da“ dedi.

Uluslararası İnisiyatif: Görüşmelere dönülsün!

Bu arada 15 Şubat 1999’dan sonra kurulan ve ilk imzacıları arasında Noam Chomsky, Dario Fo, Jose Saramago, Gianna Nannini, Geraldine Chaplin ve Alice Walker gibi isimleri bulunan Uluslararası ‘Öcalan’a Özgürlük, Kürdistan’a Barış’ İnisiyatifi de yazılı bir açıklama yaptı. Merkezi Almanya’nın Köln kentinde bulunan inisiyatif, Öcalan’ın avukatları ile görüşmelerinin dört haftadan beri engellenmesini kınadı. Öcalan’ın tabi tutulduğu „topyekun tecrit“in tam da savaşın tırmandırıldığı bir döneme denk getirildiğine dikkat çeken İnisiyatif, Güney Kürdistan’a yönelik hava saldırılarının derhal durdurulup, Öcalan ile görüşmelerin yeniden başlatılması çağrısında bulundu.

MERAL ÇİÇEK - HABER MERKEZİ


YENİ ÖZGÜR POLİTİKA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder