12 Nis 2015

Dünyanın ilgisi yeni paradigmaya

Geçtiğimiz sonbaharda DAİŞ’in önce Şengal ve Maxmûr, ardından da Kobanê’ye yönelik saldırıları ile birlikte Kürt özgürlük hareketi açısından ortaya çıkan yeni durum ve imkânlar birçok açıdan değerlendirildi. Ta ilk günlerde yapılan tespitlerden biri de Kürt özgürlük hareketi açısından ortaya çıkan meşrulaşma zemini ve uluslararası düzeydeki görülmemiş ilgiyle alakalıydı. DAİŞ’e karşı direniş mevzileri bir anda dünyanın dört bir yanından gazetecilerin Mekke’si oluvermiş, onlarca ülkede “Her yer Kobanê, her yer direniş’’ sloganı yükselmeye başlamıştı. En fazla ise YJA-Star ve YPJ savaşçıları şahsında silahıyla direnen Kürt kadın gerçeği dünyanın ilgisini çekmişti.
Peki bu büyük ilgi ve sempatinin altında yatan nedir?

Elbette ki Kobanê direnişinin rolü büyük, hatta belirleyicidir. Devletli haritalarda olmayan adını tarih kitaplara altın harflerle yazdıran bu ufak şehirdeki direniş, kapitalist modernist sistemin ideolojik hegemonyasını birçok açıdan kırmayı başarmıştır. Örneğin toplumların özsavunma hakkını inkâr edip terörizm kisvesi altında kriminalize eden devletin ‘şiddet tekelini’ kutsayan algıyı bozdu. Yine kadınları savaş durumlarında sadece mağdur konumuna sınırlayan, direnişin aktif öznesi olanları ‘kadın doğası dışı’ ilan eden Batılı algıyı da kırmıştır.
Sistemin Kobanê’de yaşadığı kırılmaların listesi daha da uzatılabilir. Fakat dünyanın dört bir yanından insanların, örgütlerin, hareketlerin Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı geliştirdiği bu büyük ilginin odağında başka bir şey var. Elbette ki bu muazzam ilgiyi ortaya çıkaran, özellikle de Kobanê direnişi ve Kürt kadınının bu direnişteki yeri olmuştur. Ancak asıl merak edilen, bu direnişi var eden, Kobanê’nin ardındaki gerçektir. Bunu, mart ayının sonunda Tunus’ta düzenlenen 12. Dünya Sosyal Forumu’nda daha net görebildik.

Kürt delegasyonu olarak düzenlediğimiz ve konuşmacı olarak katıldığımız bütün panellerde şimdiye dek görmediğimiz bir ilgi ile karşılaşırken, panellerin sonunda sorulan sorular dikkat çekiciydi. Rojava devrimi, Demokratik Konfederalizm, Kadın Özgürlük Hareketi’nin tarihçesi ve kazanımları, kadın özsavunma konsepti gibi konulara ilişkin yapılan sunumların ardından, örneğin somut olarak Kobanê’de DAİŞ’in nasıl yenildiği veya YPJ’nin nasıl inşa edildiği sorulmazken, soruların yüzde 90’ı ideolojik içerikliydi. En fazla merak edilen, Kürt Özgürlük Hareketi’nin ulus-devleti ele alışı, Marksizme ve sosyalizme yaklaşımı, kadın devrimi, toplumsal dönüşüm gibi konulardı. Yani kısacası ilgi odağında paradigmanın kendisi vardı.

Peki, Dünya Sosyal Forumu gibi zeminlerde buluşan aktivist ve örgütlü yapıların Kürt Özgürlük Hareketi’ne olan bu büyük ilginin altında hangi gerçek yatıyor? Onları, bu düzeyde Kürt Özgürlük Hareketi’ne yaklaştıran nedir?

Dikkat edilirse bu tarz buluşmalara esasen iki kategori altında ele alınabilecek kesimler katılıyor. İlkini antikapitalist güçler (sistem karşıtları, çevreciler, feministler, köylü hareketleri vs.) oluştururken, diğerini ise ulusal kurtuluş hareketleri (örneğin Filistin, Batı Sahra, Bask vs.) teşkil etmektedir.

Birçok sol veya ulusal kurtuluş harekette görülen, 20. yüzyılın hâkim düşünce kalıplarını, kuram ve kavramlarını, kısacası paradigmayı aşamayıp ideolojik tıkanmadır. Bu tıkanmanın farkında olanlar, yeni paradigmasal arayışlar içerisinde olup Demokratik Konfederalizmin hem kuram hem de pratik uygulama olarak kendileri için de model olup olamayacağını sorguluyor. Sistem karşıtı hareketler ise zihinlerinde tasarladıkları o “Başka Dünya’’nın pratikleştiği sahanın arayışında olup, Rojava’ya tam da bu nedenden ötürü bu denli ilgi göstermektedir. İki arayış da Kürt Özgürlük Hareketi’ne ve onun sahip olduğu Apocu ideolojiye yöneltiyor.

Elbette ki aslolan, bu evrensellik içinde kendi tikelini bulabilmektir. Kürt Özgürlük Hareketi, sadece Kürt halkının özgürlük sorununa kalıcı bir çözüm geliştirme görevini değil, aynı zamanda evrensel düzeyde bir özgürlük perspektifini ortaya çıkarma misyonunu üstlenmiştir. Bugün dünyanın dört bir yanında, aralarında büyük fark bulunan güçlerin arayışlarına adres oluyorsa, yereli evrenselden ayrı ele almadığından, kendi evrenselliği içinde bütün ilerici yerellere bir tikellik zemini sunduğundandır.

Kürt hareketi, mücadelesi ve ideolojik çizgisinin bunun farkındalığı ile dışarıda anlatılması, tanıtılması ve temsil edilmesi oldukça önemlidir. Unutmamalı; tarihsel bir momenttir yaşanan. Bunun bilinciyle yaşamak elzemdir.

Ve bir şey daha unutulmamalı: Halk ve hareket olarak çok şanslıyız. Günümüzün en büyük düşünürlerinden olan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın öncülüğünde 20. yüzyıldan 21. yüzyıla geçişte paradigmasal değişimi başardığımız, ideolojide yenilenmeyi sağlayabildiğimiz için. Bunun için ne kadar şükretsek azdır.


http://www.ozgur-gundem.com/index.php?haberID=130926&haberBaslik=D%C3%BCnyan%C4%B1n%20ilgisi%20yeni%20paradigmaya&action=haber_detay&module=nuce

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder