IŞİD’in Şengal’e yönelik soykırım amaçlı saldırısının üzerinden tam
bir yıl geçti. Doğru zamanda doğru adımı atıp IŞİD’i durdurmayı başaran
Kürt Özgürlük Hareketi açısından Şengal ile birlikte yeni bir süreç
başladı. Bu süreç, tarihi Kobanê direnişi ile bir üst aşamaya ulaştı.
Özellikle de YPJ ve YJA Star güçlerinin öncülüğünde geliştirilen bu
muazzam direnişlerle bütün dünyanın hem gözü ve kulağı hem de kalbi
Kürdistan’a döndü. Kürdistan bir anda küresel demokrasi güçlerinin –
tabiri caizse – mabedine dönüştü.
Yeni açılım imkanları
Bu yeni durum, daha ilk ortaya çıkışından itibaren devletli uygar
sistemi tarafından kriminalize edilerek izole edilmek istenen Kürt
Özgürlük Hareketi’nin geneli açısından önemli fırsatlar yarattı. Ama en
çok da Kürt Kadın Özgürlük Hareketi’ne dünya kadınlarıyla daha güçlü
zeminlerde buluşma imkânını sundu. Kürt Kadın Hareketi elbette ki 20
yılı aşkın bir süreden beri dünyanın dört bir yanından kadın
örgütleriyle ilişkilere sahiptir. Ancak son bir yıllık sürede ortaya
çıkan yeni durumla birlikte nitel ve nicel bir sıçrama gerçekleştirmenin
koşulları doğdu.
Peki, bahsi geçen yeni durumun pratiğe yansımaları nasıl? Kürt kadın
diplomasisinde hangi yeni imkânlar ortaya çıktı? Bu imkânlar nasıl
değerlendiriliyor? Dünya kadınlarının Kürt kadın hareketine yaklaşımı
nasıl? Geliştirilen ilişkilerin niteliğinde nasıl bir değişim söz
konusudur?
Kadın diplomasisinde eksen değişti
Kuşkusuz ki Kürt Kadın Hareketi’ne yönelik ilgi yeni açığa çıkmış
değil. Öncesinde de Kürdistan’da yürütülen kadın mücadelesi, onun
örgütlenme biçimleri ve ideolojisi, gündemindeki konular ve bir bütün
olarak Kürdistan’da kadının durumuna ilişkin belli bir ilgi düzeyi söz
konusuydu. 90’lı ve 2000’li yıllarda ağırlıkta Avrupa merkezli yürütülen
kadın dış ilişki çalışmalarının ana endeksinde Kürt kadınlarının
durumunu ve mücadelesini dünya kadınlarına aktarma, kendini tanıtma,
bunun üzerinden sömürgeci devletlerin kirli politikalarını deşifre ve
teşhir etme ile farklı kadın hareketleriyle ortak çalışmalar geliştirme
yer alıyordu. Dönemin de hâkim paradigması ve enternasyonalizm algısı
ile birlikte uluslararası dayanışma olgusu kadın hareketinin de dış
ilişki çalışmalarında önemli rol oynuyordu.
Son yıllarda ise genelde olduğu gibi kadın diplomasisinin ana
ekseninde bir değişim yaşandı. Bu tabii ki kadın hareketinin hem
ideolojik, hem politik hem de pratik alanda yaşadığı önemli gelişim
düzeyi ile bağlantılıdır. Kadın hareketi kendi gündemlerini diplomasi
yoluyla giderek daha fazla dünya kadınlarıyla paylaşıp bu doğrultuda
bizzat kendisi ortak zemin örgütleyicisi oldu. Organize edilen çok
sayıda uluslararası kadın konferansı ile hareket kendi gündemlerini
dünya kadınlarıyla ortaklaştırıp karşılıklı düşünce paylaşımının
ortamını geliştirdi.
Kadın hareketi dünyada benzersiz
Bu zemine paralel olarak daha önce de sık sık farklı ülkelerdeki
kadın örgütleri tarafından panel, konferans vs. etkinliklere konuşmacı
olarak davet edilen Kürt kadınları, Şengal ve Kobanê direnişi ile
birlikte ise daha fazla ilgi görmeye başladı. Deyim yerindeyse bu
davetlerde patlama yaşandı. Dünyanın dört bir yanından sistem karşıtı,
feminist, sol-sosyalist, alternatif örgütlenmeler yoğun bir şekilde Kürt
kadınlarını panel vermek için davet etmeye başladı. Bu yoğunluk hala da
devam etmektedir. Bu davetleri geliştiren bazı hareket ve ülkeler ile
daha önce de ilişkiler söz konusuyken, birçoğu ile ise yeni ilişki
geliştirildi.
Öncesini önemli düzeyde aşan bu ilgi düzeyi, elbette ki IŞİD’e karşı
geliştirilen direniş ile bağlantılıdır. Ancak ilginin kendisi sadece
Şengal veya Kobanê direnişine değil, bundan ziyade, kadın öncülüğündeki
bu direnişin arkasında yatan gerçektir merak edilen.
O nedenle de kadın dış ilişki kurumları olarak son dönemde
katıldığımız bütün etkinlik ve yaptığımız görüşmelerde Kürt Kadın
Özgürlük Mücadelesini gelişim etapları doğrultusunda anlatıp kavratmaya
çalışıyoruz. Bugün gelinen aşama, kadın hareketinin hem ideolojik hem de
pratik olarak ulaşmış olduğu düzey, dünyada benzersizdir. O yüzden de
Kürt kadınlarının düzeyini kendi ülkelerindeki veya hareketlerindeki
durumla kıyaslayan dinleyiciler şaşkınlıklarını gizleyemeyip deyim
yerindeyse afallayıp hayranlıkla yaklaşıyor.
İnsanlar paradigmadan etkileniyor
Rojava’daki kadın devrimi, kadın öncülüğünde IŞİD’e karşı
geliştirilen direniş, Kuzey’de yerel yönetimlerde eşbaşkanlık sistemi ve
siyasete eşit katılım ilkesi veya bir bütünen Kürt Özgürlük
Hareketi’nde kadınların oynadığı rol, kuşkusuz ki doğrudan hareketin
sahip olduğu ideolojinin yansımasıdır. Önder Apo tarafından geliştirilen
Demokratik, Ekolojik, Kadın Özgürlükçü Paradigmanın dışa vurumudur.
Dolayısıyla kadın diplomasisi yoluyla bizzat bu paradigma dünya
kadınları ve toplumlarına aktarılıyor. Hayranlıkla karşılanan da aslında
bu paradigma ve onun yaratıcısı Önder Apo oluyor.
Bir örnek vereyim: Bu yıl Tunus’ta yapılan Dünya Sosyal Forumu’nda
konuşmacı olarak katıldığımız bir panelin ardından Fransa’da 30 yılı
aşkın bir süredir feminist ve antikapitalist hareket içinde yer alan ve
önemli bir entelektüel düzeye sahip bir kadın yanımıza gelip, hareketle
ilgili daha fazla bilgi istediğini söyledi. Biz de bunun üzerine
yanımızda bulunan tek Fransızca belge olan Önder Apo’nun “Kadın Devrimi”
başlıklı broşürünü verdik. Aradan birkaç gün geçtikten sonra “Size ne
kadar teşekkür etsem azdır. Verdiğiniz broşür gözlerimi açtı” mesajı
gönderdi.
Bu örnekte de görüldüğü üzere kadın hareketi temsilcilerini dinlemeye
gelenler – hangi kesimden olurlarsa olsunlar – doğrudan düşünceden
etkileniyor. Hareketin mücadelesini ve bunun ideolojik zeminini dünya
sistemi gerçeğine oturtup bunun üzerinden anlamaya çalışıyor.
Dolayısıyla söz konusu olan, bir ‘devrim romantizmi’ değil. Paradigmanın
ve onun pratik karşılığının kendisidir benimsenen.
Öncülük misyonu Kürt kadınlarında
Bu nedenle de dünyadan kadın, çevre, antikapitalist, ulusal
kurtuluşçu, alternatif vb. hareketlerin Kürt kadın hareketi ile kurduğu
ilişki, klasik anlamda dayanışma veya enternasyonalizm çerçevesinde ele
alınamaz artık. Hiçbir etkinlikte “Size nasıl yardım edebiliriz?” sorusu
sorulmuyor artık. Bundan ziyade giderek daha fazla “Sizden neler
öğrenebiliriz?” soruluyor. Çünkü insanlar Önder Apo tarafından
geliştirilen paradigmanın evrenselliğinde kendi tikelini bulabiliyor.
Arayış sahibi insanlar, etraflarındaki hareketlerde arayıp da
bulamadıkları ideolojik ve pratik radikalliği Kürt özgürlük hareketinde
görüyor. Bu dönemi önceki dönemlerden farklı kılan en temel hususlardan
bir tanesi de budur.
Zira Katalan bir kadın, bir panelin ardından gelip “Bugün anladım ki
sosyalizmin sosyalizm olabilmesi için merkezinde kadın özgürlüğü olmalı”
diyorsa, bu Önder Apo’nun geliştirdiği paradigmanın düşünsel boşlukları
kapatma yetisinde olduğunu gösteriyor. Eğer bir ABD’li antimilitarist
kadın, kadın öz savunma konsepti konulu bir konuşmadan sonra kalkıp “Bu,
kesinlikle ihtiyaç duyduğumuz şeydir. Bir an önce öz savunmamızı
geliştirmeliyiz” diyorsa, bu kadın kurtuluş ideolojisinin ve onun
konseptlerinin evrenselliğini gösteriyor. Ve eğer dünyanın farklı
bölgelerinden kadın örgütü temsilcileri ideolojik tartışmalar yürütmek
ve Kürt kadınlarının deneyimlerinden faydalanmak için dağa gitmek için
başvuruyorsa, bu dünya kadınlarının gözünde Kürt Kadın Özgürlük
Hareketi’nin hem düşünsel hem de eylemsel olarak örnek kabul edildiğini
gösteriyor.
Bu kısa örnekler ve bu yazıya sığdıramadığım daha nicesinin
gösterdiği bir şey daha var. O da, 21. yüzyılın gerçekten de kadın
devrimi yüzyılı olma potansiyelini taşıdığıdır. Kürt Kadın Özgürlük
Hareketi ise hem ideolojisi hem pratik deneyimi ile bu devrime öncülük
etme misyonunu sadece tek taraflı olarak üstlenmiyor. Dünya kadınlara da
kendisine böylesi bir rol atfediyor. Son bir yılda yürütülen kadın dış
ilişki çalışmalarından çıkarılacak en önemli sonuç belki de budur.
Newaya Jin için kaleme alındı: http://www.newayajin.com/konuk-yazar/kadin-diplomasisinde-yeni-donem/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder