6 Ara 2013

NATO karargahı Berlin’e taşınır mı?

NATO’ya üye devletlerin dışişleri bakanları Salı ve Çarşamba günü Brüksel’de toplandı. Toplantının gündeminde Suriye’deki durum, Afganistan meselesi ve Eylül 2014’te Britanya’da yapılacak NATO zirvesinin yanı sıra, Ukrayna’da devam eden gösteriler vardı. NATO adına, hükümeti göstericilere karşı “aşırı şiddeti” durdurma çağrısı yapılırken, Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle de toplantı bitmeden Kiev’e geçti. Normal koşullarda Alman bakanın Ukrayna hükümet yetkilileriyle görüşmeler de yaptığı bu ziyaretin pek değerlendirilecek bir yanı olmazdı. Ancak Almanya’nın son dönemde NATO içinde yaptığı hamleler gözönünde bulundurulduğunda, Westerwelle’nin Kiev’e gidişi “önder ulus” olma projesinin bir parçası olarak okunabilir. Bu konuya birazdan döneceğiz.
Ama ona geçmeden, İsviçre’nin temel günlük gazetelerinden Neue Zürcher Zeitung’un dünkü sayısında yayımlanan bir yoruma göz atalım. Almanya’nın önde gelen think tank kuruluşlarından olan Bilim ve Siyaset Vakfı’nın (SWP) Güvenlik Politikası Masası’ndan sorumlu siyaset bilimci Markus Kaim “Yeni güç, yeni sorumluluk” başlıklı makalesinde şöyle diyor: “Yeni hükümet önümüzdeki haftalarda gelecek dört yılda izleyeceği siyasetin ana hatlarını belirleyecek. Aktif ve kararlı bir dış ve güvenlik politikası bu bağlamda büyük önem arz etmektedir. Çünkü Almanya hiçbir zaman bugün olduğu kadar zengin ve emniyetli olmamıştır. Hiç olmadığı kadar uluslararası siyasette güç sahibidir. Ancak Alman siyaseti son yıllarda bu etkisini kullanmayı bilmemiştir. Son iki yıldaki BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliğini, akılda kalacak inisiyatifler için değerlendirmemiştir.”


Bu değerlendirmeyi akılda tutarak biraz geriye gidelim. 2000’li yılların başında dünya konjönktüründe büyük değişim gösteren koşullar karşısında NATO da yeniden yapılanma arayışına girmişti. Bu arayışları fırsata çevirmeyi başaran Almanya, geçtiğimiz Ekim ayında yapılan NATO dışişleri bakanları toplantısında “Önder Uluslar Konsepti” adlı planını Fransa’nın yoğun direncine rağmen kabul ettirmeyi başardı. Konsept, NATO üye devletlerini, her birine sorumlu bir “ulusun” önderlik edeceği “kümeler”de bir araya getirmeyi ön görüyor. Amaç, önder devletlerin yönetimi altında ortak askeri projelerin geliştirilmesi. Almanya da bundan böyle Britanya ve Fransa gibi devletlerin yanı sıra bu tür önder bir rol üstlenecek.
ABD’nin gerilemesini NATO içinde ve gelecekteki savaşlarda daha etkin ve önemli bir rol üstlenmek için fırsat gören Almanya, silah sanayisi ve askeri kapasiteleri ile önemli bir avantaja sahip olmakla birlikte, 21. yüzyılın “asimetrik savaşları” ve “şehir savaşları”na karşı da daha hazırlıklı bir konumda.
AB 19-20 Aralık’ta savunma zirvesini gerçekleştirecek. Özellikle mali krizle birlikte birlik içinde siyasal ve ekonomik gücü giderek artan Almanya’nın NATO içinde hedeflediği öncü konuma hizmet edecek şekilde AB savunma sisteminde değişiklikler sağlamaya çalışması beklenebilir. Kasım ayında bunun için bir ilk adım atmıştı zira.
Burada şu dipnotu da düşmüş olalım: Alman ordusunun NATO veya AB bünyesinde askeri operasyonlara katılımı parlamento kararına bağlı iken, CDU ile SPD arasında yürütülen koalisyon görüşmelerinde, bundan sonra operasyonlara katılım için parlamento onayına ihtiyaç olup olmadığına karar verecek bir komisyonun kurulması planlandı.
20. yüzyılın ilk yarısındaki iki dünya savaşından sonra hegemonya oyunlarına alınmayan Alman emperyalizmi, 21. yüzyılın başında değişen koşulların beraberinde getirdiği fırsatları stratejik çıkarları temelinde somutlaştırmaya çalışmaktadır. Gerek AB bünyesinde gerekse de uluslararası alanda – özellikle de Ortadoğu’da - izlediği ve izleyeceği dış politikasını bu çerçevede değerlendirmekte fayda vardır.


MERAL ÇİÇEK
http://yeniozgurpolitika.org/index.php?rupel=nuce&id=26462

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder