24 Tem 2011

Batasuna sözcüsü: ‘Devlet müzakere etmek zorundadır’

Batasuna sözcüsü: ‘Öz yönetim, Bask ulusu ile Fransız ve İspanyol devletler arasındaki ilişkinin demokratik bir şekilde yeniden tanımlanmasının yoludur.’

Bask halkının özgürlüğü için mücadele eden ‘Euskadi Ta Askatasuna’ (Toprak ve Özgürlük), geçtiğimiz günlerde yayınladığı bir video ile ateşkes ilan ettiğini duyurdu. Açıklamada “İspanya hükümetinin gerekli iradeyi göstermesi durumunda ETA geçmişte olduğu gibi bugün de demokratik bir çözüm için gerekli süreci yerine getirmeye hazırdır” vurgusu yapılırken, Basklılara da “inkar duvarını yıkmak için ellerinden gelen çabayı gösterme” çağrısı yapıldı. Daha önce müzakere için ETA’nın eylemlerine son vermesini isteyen İspanya hükümeti ise ateşkesi “yetersiz” bulup, örgütün silah bırakması şartını devreye koydu.

Açıklamadan kısa bir süre önce ETA’ya ateşkes çağrısında bulunan Batasuna partisinin dönem sözcüsü Txelui Moreno ile ateşkesin perde arkasını, İspanyol hükümetinin tavrını ve siyasi taleplerini konuştuk.

ETA ateşkes ilan etti. Basın bu kararı ‘üst düzeyli ETA’lıların yakalanması’ ile bağlantılandırdı. Son ateşkesin arka planı nedir?
ETA’nın almış olduğu bu karar, ‘Abertzale’ (yurtsever) Solu’n demokratik ve barışçıl çözüm talebi yönde yeni bir adımı temsil ediyor. Bu kararın arka planında, Bask özgürlük hareketinin geliştirdiği kapsamlı ve katılımcılığa dayalı bir tartışma süreci var. ETA ateşkes açıklamasında, bu kararın birkaç ay önce alındığını belirtti. Silahlı eylemleri gerçekleştirmeyeceğini ve demokratik yöntemlerle kendini ifade edeceğini açıkladı.

Bask Bölgesi İçişleri Bakanı’ndan sonra İspanya Başbakanı Zapatero da ETA’nın açıklamasını ‘yetersiz’ nitelendirip, örgütü tamamen silah bırakmaya çağırdı. Bu yöndeki çağrıları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu yeni bir durum değil. Onların perspektifinde barış değil, savaş zamanıdır. İspanyol ve Bask kurum ve makamlarının sorunun demokratik çözümü için ileriye adım atmalarına değer biçerdik. Bu adımlar bizim açımızdan yeterli olmasaydı bile, bunları takdir ederdik. Deneyimlerimiz bize şunu gösteriyor: İspanya devleti müzakereleri her zaman reddederken, bütün İspanyol hükümetler geçmişte bir şekilde ETA ile müzakere etti. Ve gelecekte de müzakere etmek zorunda olacaklar.

Özellikle ülkenin ekonomik durumundan kaynaklı Zapatero üzerinde siyasi baskılar var. Öbür tarafta PSOE’nin Bask versiyonu olan partiden Patzi Lopez ile birlikte Basklı bölge başbakanı oldu. Bu durumda İspanyol devletinin ‘demokratik sürece’ katılma olasılığı ne kadar yüksek?
İspanyol ve Bask makamlar bu sürece katılmak zorunda olacak. Ancak mevcut siyasal duruma yol açan onların pozisyonu değildi. Bu yeni durumu ortaya çıkaran, Abzertzale Solu’nun ‘Ayağa Kalk Euskal Herria (Bask Ülkesi)’ başlığını taşıyan siyasal taleplerinin ortaya koyduğu ihtimaller ve hareketin Bask toplumundaki güçlü bağlarıdır. Geçmişte Bask Ülkesi’nde siyasal ve sosyal açıdan etkili olan bazı isimlerden olumlu tepkiler alındı. Bu türden bir destek potansiyelini Desmond Tutu, Frederick De Klerk veya John Hume gibi şahsiyetlerin desteklediği Brüksel Deklarasyonu’nda da gördük. Amacımız budur.

Ateşkes açıklamasından 2 gün önce, partiniz Batasuna ile Eusko Alkartasuna partisi, uluslararası yetkililerce kontrol edilecek bir ateşkes için ETA’ya çağrıda bulundu. Hazırladığınız yol haritasının temel adımları hangileridir?
Batasuna ve Eusko Alkartasuna’nın kamuoyu önünde ETA’ya böyle bir çağrıda bulunduğu doğrudur. Batasuna ile Eusko Alkartasuna arasındaki anlaşma bundan birkaç ay önce sağlanmıştı. Bu anlaşma, iki partinin de ‘Mitchell İlkeleri’ni benimsediğini ifade ediyor. Bu ilkelerse, müzakere süreçlerinde şiddetin baskı aracı olarak kullanılmasının uygun olmadığı hususunu kapsıyor.

Kuzey Kürdistan’daki Kürt siyasal hareket ‘Demokratik Özerklik’ ilanına hazırlanıyor. Medyada tartışılan modellerden bir tanesi de İspanya modelidir. Neden Bask Bölgesi’ndeki mevcut özerkliğin yetersiz olduğunu düşünüyorsunuz?
Öncelikle şunu söylemek gerekir: Bask Ülkesi - tıpkı Kürdistan gibi diyebilirim - günümüzde idari bir özne değil. Bu bölünme olumlu etkilerden ziyade olumsuz etkileri beraberinde getiriyor. Örneğin Bask halkının yaşadığı coğrafyada - ki özerkliğin kapsadığı bölge bu coğrafyanın sadece üçte birini oluşturuyor - ortak bir dil politikasının uygulanması mümkün olmuyor. Ancak asıl mesele bu değil. Sorun şudur: Halkın demokratik bir şekilde nasıl yaşamak istediğine karar vermesine neden izin vermiyorsunuz? Bu bağımsız bir devlet de olabilir, federasyon da olabilir, özerklik de olabilir, başka bir şey de olabilir. Burada demokrasi açığı var. Bizim istediğimiz, Bask halkı için özgür bir şekilde kendi geleceği hakkında karar verme imkanıdır.

Bu talebiniz çoğu zaman bağımsız bir Bask devletinin kurulması şeklinde anlaşılıyor veya böyle yorumlanıyor. ‘Bağımsızlık’ kavramına biçtiğiniz anlam nedir?
Bağımsızlık bizim siyasal hedefimizdir. Çok özel bir şey istemiyoruz. Sadece diğer ülkeler gibi ihtiyaçlarımıza cevap verme kapasitesini istiyoruz - aynı araçlarla, aynı olanaklarla ve aynı risklerle. Kendi kaderini tayin etme hakkı veya öz yönetim, Bask ulusu ile Fransız ve İspanyol devletler arasındaki ilişkinin demokratik bir şekilde yeniden tanımlanmasının yoludur. Ve burada asıl mesele de, Bask Ülkesi’ndeki siyasal sorunun çözümüdür.

MERAL ÇİÇEK

* 11 Eylül 2010'da Yeni Özgür Politika'da yayınlandı  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder