12 Ara 2011

Almanya'nın son filozofu ve Noel kazları

AB'nin Cuma günkü zirvesinden sonra herkes kendi AB'sini 'kurtarma' planını 25 devlete dayatmayı başaran Şansölye Merkel'i, vetosunun henüz ne anlama geldiği kestirilemeyen Britanya Başbakanı David Cameron'u ve Merkozy'nin diğer parçası (eki mi desek?) Sarkozy'yi tartışıp uzun uzun analizlerde bulunurken ve olası sonuçları kestirmeye çalışırken, benim aklım Almanya'nın "son filozofu" Jürgen Habermas'da kaldı.
1950'li yıllarda Frankfurt'ta Adorno ve Horkheimer'a asistanlık yapan, özellikle Herbert Marcuse'den
etkilenen ve bir nevi Frankfurt Okulu'nun hayattaki son temsilcisi sayılan Habermas, son yıllarda güncel siyasi-toplumsal tartışmalara pek dahil olmazken, birden aydın müdahalesinde bulundu: Avrupa Birliği projesi yol ayrımında! Bu uyarısını mümkün olduğunca daha geniş kesimlere ulaştırmak için, kısa bir süre önce Paris'te konuyla ilgili yaptığı bir konuşmanın metnini geçen ay Suhrkamp yayınlarından 'Zur Verfassung Europas' (Avrupa'nın Durumu Üzerine) adıyla yayınlarken, öncesinde ve sonrasında birçok gazetede AB konulu makaleleri de çıktı.
Habermas'ı, ilerlemiş yaşına rağmen (80 yaşında) konferanstan konferansa koşturtan korku, cuma günkü AB zirvesinde gerçek oldu: Gözümüz aydın, yakında bir de devlet kasası birliğimiz olacak! Habermas'a göre, Almanya'daki elitler, 90'daki birleşimden sonra yeniden keşfedilen "ulus-devlet normalliği"nin zevkini çıkarırken, Avrupa'yı tehlikeye atıyor. Merkel, zorla evlilik yapıp boşandığı (ki şu anki evliliğin de uzun süreceği beklenmiyor) sosyal demokratlarla koalisyon döneminde de "ideolojisizliği" savunuyordu. Ancak günümüzde siyasetin işletme ekonomisi bilgisi'leştirilmesi çok da ideolojik bir mesele.
(Bir parantez açalım: Habermas'ı bu denli ürküten noktalardan bir tanesi de, ulus-devlet ile ilgili. Ona göre ulusal egemenliğin çokuluslulaştırılmasından kaçınılmaz olarak demokrasi zarar görür. Çünkü Habermas, insan hakları ve demokrasinin güvence altına alındığı bağlamın ulus-devlet olduğuna inanıyor. Dolayısıyla son filozofumuzun birçok kaygı ve korkusunun yerinde olduğunu düşünsem de, statüko savunuculuğun ötesinde bir çözüm sunamaması kanımca kötü bir durum.)
Euro krizimize dönelim: Biz Alamancılar şu an şükürler olsun ki güvendeyiz. Atina nere, Berlin nere... Hem bizim kararlı, tavizsiz Angela sağ olsun, güçlü Alman ekonomisini bütün zayıf ekonomilere karşı iyi de savundu, değil mi? Yeni yıla rahat bir kafayla girebiliriz. Kriz mi demiştiniz? Bizde öyle krizlik durumlar yok. Dimdik ayaktayız! Hatta burada Erdoğan'dan intihal edelim: "Kriz bizi teğet geçti!" Tamam, teğet geçmedi, Opel örneği var mesela. Ama iyi-kötü atlattık. Hem atlatmış olmasaydık, Noel vesilesiyle artık saat 22:00'ye kadar açık olan dükkanlarda (bazı yerlerde dükkanlar aralık ayı boyu pazar günleri de açık) akın sebebiyle nefessiz kalma tehlikesini yaşamazdık, değil mi?
Maalesef öyle değil. Yaşadığımız ülkenin siyasi ve ekonomik eliti, Almanlara özgü egemen tavırlarla başka ülkelere "kemer sıkma" politikaları dayatırken, çaktırmadan ülkede yaşayan insanları tam da Noel sofrasındaki kaz gibi yolup soyuyor. Mesela Alman Demiryolları DB, dün yürürlüğe giren yeni tarifesiyle birlikte biletlere yüzde 3.9 zam yaptı, Bahncard 10 Euro pahalılandı, bazı indirimler iptal edildi. Yılbaşı ile birlikte sigara paketinin tanesine 10 cent zam yapılacak. Bunun ötesinde Almanya'da 75 gaz ve elektrik üretici, 2012 yılı için zamma gitmeyi planlıyor. Yetmedi, 2011 yılında ortalama yüzde 7 artan gıda fiyatlarının önümüzdeki yılda da yükselmesi bekleniyor.
Gelir sabit kalırken (ya da düşerken) bu denli bir gider artışını nasıl ödeyeceğimizi kara kara düşünürken, hükümet de yılın son müjdesini vermeye hazırlanıyor. Ama siz en iyisi şimdiden bizden duyun: İnsanların fazlasıyla doktora gittiğini düşünen CDU/CSU+FDP iktidarı - fazla dedikleri de 2 ayda 3 kez doktora gitmek -, muayenehaneye gidişleri daha da düşürmek için, doktor gidişi başına hastadan 5 Euro almayı planlıyor.
Ha, zam demişken: Koalisyonumuz, üst düzeyli devlet memurlarının (örneğin bakanlık direktörleri) emeklilik maaşının 2012'den itibaren yüzde 15 (yani 621 Euro) arttırılmasını tartışıyor. 
Bu arada, Habermas'ı cuma gününden beri gören-duyan oldu mu? Hakikaten merak etmeye başladık...

http://www.yeniozgurpolitika.com/index.php?rupel=nivis&id=812

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder