Bazı sanatçılar var ki, tek bir sıfatla tanımlayamazsınız. Çünkü sanatın engin ufuklarında buluşan renklerden sadece bir tanesini oluşturmakla kalmayıp, ebru misali farklı renk ve tonların kucaklaştığı ayrı bir motif sunarlar. Nizamettin Ariç’de şüphesiz böyle bir sanatçıdır. Öyle ki, usta besteciliği ile doğasal bir ahengte buluşturabildiği enstrümanların eşlik ettiği şarkıları, aynı zamanda dinleyicinin zihninde resimler çizer, canlı görüntülere dönüşür. Ve bu yönüyle günümüz Kürt müziğinde çok farklı bir yerde duruyor Nizamettin Ariç. Hatta durmuyor, sürekli ilerliyor.
Bundan dolayı, 30 yılı aşkın müzik hayatında ürettiği eserleri hiç eskimezse de, yeni çalışmalarını merakla bekliyorduk. Okurlarımız bilir; Ariç, yaklaşık iki sene önce, uzun süre beklenilen 7’nci Kürtçe albüm çalışmasının ses yönetmeninin şantajına takıldığını açıklamıştı. Geçtiğimiz günlerde Ariç’in yeni bir albümünün çıktığını duyduğumuzda da, şantaja takılan çalışmanın nihayet dinleyici ile buluştuğunu sandık. Ama gel gör ki, Nizamettin Ariç hepimize sürpriz yaptı; biz daha bahsi geçen albümü beklerken, o bambaşka bir albüme daha imza attı bile.
Ariç: Albümü dedeme adadım
Teyra Prodüksiyon ve Kalan Müzik ortak yapımı olarak piyasaya çıkan albümün adı Azadî. „Herkes li ser axa xwe be/ mala me re azadî/ surginî diniyê rabe/ ala me re azadî...“ Kürt edebiyatını, özellikle Kafkas (Ermenistan başta olmak üzere) Kürtlerinin bu halkın kültürel değerlerine kattığı büyük hazineyi iyi bilenler, bu sözlerinin Qundexsaz’lı şair ve yazar Eskerê Boyîk’e ait olduğunu bilir. Sadece ‘Azadî’ şarkısı değil, albümde yer alan Çiyayêd Mine, Kilam Evda ra Heval-Hogirê, Qîzka Govendê ve Zarotiya Me şarkılarının sözleri de Eskerê Boyîk’e ait. Nizamettin Ariç, albümdeki diğer beş şarkıyı (Ez Şahim Delala Min, Dil Ji Min Bir, Gozel, Na! Serê Sala Serê Meha) ise Erivanlı büyük şair Fêrîkê Ûsiv’ın şiirlerinden bestelemiş. Bu iki Kafkas Kürt şairinin eserlerini besteleme nedenlerini sorduğumuzda, Nizamettin Ariç gazetemize şu bilgiyi verdi: „Uzun zamandır dönem dönem Sovyet, daha doğrusu Ermenistan Kürt şairlerin eserlerini bestelemeyi düşünüyordum. Bir proje olarak hep kafamdaydı. Bir de kişisel bir bağım da var. Dedem Erivan doğumlu. Birinci Dünya Savaşı esnasında orayı terk edip, oradan Ağrı’ya yerleşiyor.“ Ariç’in dedesi Cevoyê Misto’ya adadığı Azadî albümü bu açıdan bir sürgün albümü, sürgünün içinde barındırdığı özlem duygularını ve özgürlük istemini anlatan bir çalışma olarak da değerlendirilebilir.
Dört sürgün hikayesinin buluşması
1934 yılında Erivan’da dünyaya gelen Fêrîkê Ûsiv’ın ailesi, birçok Êzîdî Kürdün kaderini paylaşıp, 1’inci Dünya Savaşı yıllarında Qers’den Sovyetler Birliği tarafına göç etmek zorunda kalır. Bugün Almanya’da yaşayan Eskerê Boyîk’in ana ve ataları Mûş ovasından koparılıp, kendisinin dünyaya geldiği Elegez dağının eteklerine sürüldü. İlginç olansa, Nizamettin Ariç’in dedesinin, o dönem Serhad dolaylarındaki göçün istikametini tersten takip edip, Ermenistan’dan Gilîdax’a göç etmek zorunda kalmış olması. Kürt kültürüne, edebiyatına ve özellikle de dengbêj geleneğine büyük bir miras katan Gilîdax’dan da Nizamettin Ariç’in kendi göç ve sürgün hikayesi başlar: Önce 1971’de Ankara’ya göç etmek zorunda kalır, ardından darbeye 5 kala, 1979’da memleketinde söylediği Kürtçe bir şarkı nedeniyle tutuklanır. Serbest bırakıldıktan sonra Kürdün kalbine yara olarak çizilen suni sınırlardan geçip, önce Suriye, ardından da Almanya’ya sürgüne gider. Ve bu sürgünlüğü tam 32 yıldan beri devam ediyor. İşte dedesinin terk etmek zorunda kaldığı, Fêrîkê Ûsiv ile Eskerê Boyîk’ın ailelerinin sürgüne gittiği topraklara müzikal bir yolculuğun adıdır da Azadî. Nizamettin Ariç, albümde yer alan eserlerin bestelenmesi esnasında Erivan ve Serhad otantik Kürt halk müziği formlarını esas almayı düşünmüş, ancak sonradan bu düşünceden vazgeçip, geleneksel söyleyişi modern altyapılar ile buluşturmaya karar vermiş. Yıllar sonra pianoyu tekrar kullandığı, trompet, saksofon ve trombon enstrümanlarına trio olarak ise ilk kez yer verdiği albümde Ariç, doğu müziğine ait enstrümanları ise yine kendi çalmış.
Albümde kontrapuntal bir doku...
Nizamettin Ariç, yıllar önce verdiği bir söyleşide, „Sorun, yüzyılların ötesine gidip, özellikle dengbêjlerin söylediği tarzın şiirselliğini, sosyal etkileşim kaynaklarını gün yüzüne çıkarmaktır“ demişti. Bu kez de bizzat Kürt şairlerin eserlerini otantik ses ve makamlarla, ama bir de Kürt müziğine getirdiği kontranpuntal Batı müziği renkliliği ile buluşturdu. Bu müzikal yaklaşımın albümdeki en güzel örneği ise, Gozel isimli şarkı. Yaklaşık 35 yıldır sürdürdüğü müzik hayatında Nizamettin Ariç, Türkçe çalışmaları dışındaki 7 Kürtçe albümde kendini sürekli yeniledi, çok sağlam adımlarla ilerledi. Belli konseptler etrafında örülmüş albümlerinin sonuncusu da oldukça başarılı olup, Kürt müzik payzajında çok kıymetli bir yere oturacaktır. Ve sadece müzikle sınırlı tutulmamalı Azadî albümü. Bu albüm ile Ariç, günümüz kuşaklarını hem Eskerê Boyîk’in şiirleri ama hem de hayatta olmayan, Kafkasya dışında ne yazık ki pek de bilinmeyen büyük şair Fêrîkê Ûsiv’ın eserleri ile buluşturuyor, müzikten edebiyata bir köprü kuruyor. Dileriz ki, Nizamettin Ariç daha uzun yıllar böylesi anlamlı çalışmalara imza atmaya devam eder.
MERAL ÇİÇEK
15 Haziran 2011/Yeni Özgür Politika
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder