Bask Ülkesi'nin özgürlüğü için mücadele eden Euskadi Ta Askatasuna (ETA), silahlı mücadelesine son verdiğini duyurdu. İspanya hükümeti örgütün bu kararını "ETA bitti" şeklinde duyursa da, Bask siyasi hareketi, belki de tarihinin en güçlü dönemini yaşıyor.
1959 yılında, üniversite öğrencileri tarafından Franco diktatörlüğüne karşı direniş örgütü olarak kurulan ve anlamı "Bask Ülkesi ve Özgürlük" olan ETA, silahlı mücadeleye son verdi. Açıklamasını önceki gün Bask Ülkesi'nde iki dilli yayın yapan Gara gazetesine gönderen örgüt, şöyle dedi: "ETA, silahlı faaliyetlerini tamamen sona erdirmeye karar verdi. ETA, İspanya ve Fransa hükümetlerini, sorunun yol açtığı sonuçları çözmeye ve böylece silahlı çatışmanın sonuçlanmasını amaçlayan doğrudan ve açık diyalog sürecini başlatmaya çağırıyor."
İspanya: ETA bitti!
İspanya Başbakanı Jose Luis Rodriguez Zapatero'nun konuya ilişkin yanıtı gecikmedi. Gazetecilere, soru almadan konuşan Zapatero, "Bu, demokrasinin, yasaların ve aklın bir başarısı" dedi. ETA'ya karşı bu zamana kadar gösterdikleri mücadeleden dolayı İspanyol güvenlik güçlerine de teşekkür eden Zapatero, silahlı mücadeleye son verme kararını örgütün yenilgisi olarak lanse etmeye çalıştı. PSOE hükümeti ayrıca basına gönderdiği bilgilendirme notunda "ETA bitti" ifadesini kullandı. Ülkenin ekonomik, siyasi ve sosyal sorunlarını çözmede başarısız kalan PSOE, ''Uzun yıllar boyunca gösterilen büyük çabalar ve demokrasi, ETA'yı bu dönüşü olmayan noktaya getirdi ve 43 yıllık şiddetinin, suçlarının son bulmasını sağladı'' diyerek, örgütün kararını kendi başarısı olarak yansıtma çabasına girdi.
Oysa Bask siyasi hareketinin özellikle son bir yıldaki hamleleri, 'zayıflık' iddialarının aksine her zamankinden daha güçlü olduğunu gösteriyor. ETA Eylül 2010'da yaptığı ateşkes ilanında, "demokratik süreci başlatmak için" şiddet içeren eylemler gerçekleştirmemeye karar verdiğini duyurmuştu. Ancak Başbakan Zapatero, bu adımı "çok ufak bir jest" olarak nitelendirip, örgütün talepte bulunacak durumda olmadığını söylemişti. Siyasi bir diyalog için ETA'nın silahları tamamen bırakıp kendini feshetmesini dayatan hükümetin ateşkese cevabı ise yeni bir tutuklama furyası olmuştu.
Uluslararası destek kazandılar
Medyanın yansıtmamakta kararlı olduğu bir nokta da, Bask siyasi hareketinin yaklaşık 2 seneden beri kendi içinde yürüttüğü tartışma sürecidir. Silahlı mücadeleye son verme kararı bu bağlamda, mücadele stratejisinin yoğunca tartışıldığı bir dönüşüm sürecinin sonucu olarak görülmeli. Bunun en somut göstergesi, 25 Eylül 2010'da ilan edilen ve 30'u aşkın Bask örgütünün imzasını taşıyan "Gernika Sözleşmesi"dir. Barış senaryosu ve demokratik çözümün parametrelerini ortaya koyan bu sözleşme, yol haritası niteliğinde.
Eş zamanlı olarak, İspanya ve Fransa hükümetleri üzerindeki baskıyı yoğunlaştırmak için uluslararası destek arayışları da güçlendirildi. Özellikle Kuzey İrlanda ve Güney Afrika'da çözüm süreçlerine dahil olmuş isimlerle görüşen ETA, böyle bir uluslararası inisiyatifin oluşup sürece dahil olmasını başardı. Arabulucuların sözcüsü olan Güney Afrikalı hukukçu Brian Currin, 2010 sonbaharında ETA'yı, uluslararası topluluğun denetimi altında kalıcı ateşkes ilan etmeye çağırmıştı. ETA da Ocak ayında Gernika Sözleşmesi'ni sahiplenerek kalıcı ateşkesini duyurdu. Bu duyurudan iki gün önce ise Bilbo'da (Bilbao) 70 bin insan sorunun siyasi çözümüne destek vermek için yürüyerek, bir nevi Bask siyasi hareketinin arkasında durduklarını beyan etti.
Devlet operasyonlarla yanıt verdi
Sonra ne oldu? 10 gün geçmeden 'ETA üyesi' olmakla suçlanan aktivistlere karşı geniş kapsamlı operasyonlar başlatıldı, 22 Mayıs'taki yerel seçimlerden önce kurulan Sortu partisi yasaklandı, buna rağmen blok olarak seçimlere katılan sol, Bask ülkesinde ikinci büyük güç oldu. Ardından 4 siyasi parti, tek çatı altında Kasım'da yapılacak erken genel seçimlere katılmaya karar verdi. Tek başına bu bile, hareketin siyasi gücünün ne denli arttığını gösterirken, Eylül ayında yaklaşık 800 Bask siyasi tutsak ortak bir bildirge yayınladı. Kendi içlerinde yürüttükleri tartışma sürecini sonuçlandırdıklarını belirten tutsaklar, Gernika Sözleşmesi'nin altına imza attıklarını duyurdu. Ardından Pazartesi günü Baskça adıyla Donostia'da (San Sebastian) uluslararası barış konferansı gerçekleştirildi. BM eski Genel Sekreteri Kofi Annan'ın yönettiği konferansa konuşmacı olarak İrlanda eski Başbakanı Bertie Ahern, Norveç eski Başbakanı Gro Harlem Brundtland, Sinn Féin lideri Gerry Adams, İngiltere eski Başbakanı Tony Blair'in temsilcisi Jonathan Powell ve Fransa eski İçişleri Bakanı Pierre Joxe katıldı. Konferansın ardından katılımcılar, sorunun çözümü için ETA, İspanya ve Fransa'yı diyalog geliştirmeye çağırdı.
ETA'nın eli güçlendi
Peş peşe gelen bu hamleler, İspanya ve Fransa hükümetlerini ETA ile masaya oturmaya zorlamaya dönük adımlardır. Yoğun tartışmalar ve görüşmeler sonucu kararlaştırılan bir iç yol haritasının uygulamaya konulan maddeleridir. Bask siyasi hareketi bu dönemde iddiaların aksine küçülmedi, hiç durmayan tutuklama furyasına rağmen zayıflamadı. Tersine, kitlesel gücünün de her zamankinden büyük olduğunu, 24 Eylül'de Bilbo'da yapılan ve 100 bin Basklının katıldığı yürüyüş de gözler önüne serdi.
İspanya hükümeti şimdiye kadar ETA'nın bütün iyi niyet adımlarını "silahlara veda etmeden diyalog yok" diyerek reddetti. ETA ise silahlı mücadelesine son vererek, siyasi çözümü istemeyen ve tasfiye çabalarında ısrar eden hükümetin sürekli sığındığı bu son argümanını elinden aldı. Bunu yapabildi, çünkü uluslararası gözlemcileri sürece angaje etmeyi başardı. ETA'nın, 50'inci kuruluş yıldönümü olan Ağustos 2009'dan sonra attığı bütün adımlar, İspanya ve Fransa hükümeti üzerinde siyasi baskı oluşturmaya dönüktü. Bu son hamleyle birlikte hükümetin elinde müzakereye karşı tek bir argüman kalmadı. Gözler şimdi Kasım'da yapılacak ve iktidardaki PSOE'nin büyük oy kaybına uğrayacağı beklenen erken genel seçimlerde.
MERAL ÇİÇEK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder