22 Tem 2011

Sevgiyi yurt eyleyen şair Mascha Kaléko

Mascha Kaléko, 7 Haziran 1907'de Avusturyalı bir annenin ve Rus bir babanın kızı olarak, 11 yıl sonra yıkılacak olarak Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun kıyısındaki Schidlow'da dünyaya gelir. Schidlow'un adı bugün Chrzanow olup, Polonya devletinin sınırları arasında koordinatlarını bulmakta. Bu küçük yer, o zamana kadar sınırları dışında adı bilinmeyen, ancak daha sonra korkunç bir üne kavuşacak bir şehrin yakınlarında bulunuyordu: Auschwitz! Dünün Schidlow'u, bugünün Chrzanow'u o zamanlar, armasında üç taç ile siyah bir kuzgun bulunan Galisya bölgesine bağlı idi. Galisya'dan bahsetmezdi hiç, doğduğunda kimliğine ad olarak 'Golda Malka Aufen' yazılan, zira Batı Avrupa'da Galisya'dan söz edildiğinde burunlar kıvırılırdı hep. Galisyalı olduğunu ömrü boyu hep gizlemeye çalışır.Yurtsuzluk, hayatı boyunca yaşayacağı ve 'Die frühen Jahre' (Erken yıllar) şiirinde betimlediği yitiklik duygusu henüz çocukluğunda demir atar. Yurdundan daha 7 yaşındayken koparılır - ilk 'kaçışı'dır bu. Birinci Dünya Savaşı patlak vermiştir ve Aufen ailesi de birçok Yahudi gibi Rusların kıyımlarından korkup batıya yol alır. Aile önce Frankfurt am Main, sonra Marburg'a gider. Babası Rus vatandaşı olmasından dolayı gözaltına alınır. Sonra da genelde 'yollarda' ve 'gemilerde' olur.
Çocukluktan mülteci olan Mascha, savaştan sonra gittikleri Berlin'de yeni bir yurt bulduğunu sanır. Burada gittiği okulu parasızlıktan lisenin bitimine 3 yıl kala bırakmak zorunda kalır. Thomas Mann, Gerhart Hauptmann ve Günter Grass da liseyi okuyamayıp otodidakt kalırlar, ama buna rağmen ülkenin en iyi yazarları arasında yerlerini alırlar. Ama onlar Almanya'da Alman idiler. Kökenlerini gizlemeye çalışmıyorlardı; Lübeck'i, Schlesien'i, Danzig'i açıktan seviyorlardı. Mascha ise Almanya'ya gelmiş Polonyalı bir Yahudi'dir.
O zamana kadar evli olmayan ebeveynleri 1922'de evlenir, babası ona bu kez 'Mascha Engel' ismini verir. 18 yaşındayken Almanya'daki Yahudi Örgütlerin İşçi Yardım Dairesi tarafından çırak olarak işe alınır, aile ekonomisine katkıda bulunur. Akşam saatlerinde ise Lessing Yüksekokulu'nda ve bugünkü adı Humboldt Üniversitesi olan, o zamanki Friedrich Wilhelm Üniversitesi'nde felsefe ve psikoloji kurslarına katılır. Şiir yazmaya başladığı 1920'li yılların sonunda Berlin'deki yaratıcı bohemenin bir parçası olup, 'Romantik Cafe'de Kurt Tucholsky, Else Lasker-Schüler, Walter Mehring ve Erich Kästner gibi edebiyatçı, ressam ve tiyatrocu ile tartışır, şiir okur ve daha güzel bir dünyanın hayalini kurarlar - ta ki grubun çoğu mülteci oluncaya kadar. Ki, mültecilik bazen de sınırların içindedir.
1928 yılında İbranice öğretmeni Aaron Kaléko ile evlenen Mascha'nın şiirleri Berlin'in önde gelen gazetelerinde yayınlanır. Çok zaman geçmeden geniş bir okur ve bazen ne diyeceğini bilemeyen bir eleştirmen çevresi oluşur. 1929'da 'Querschnitt' gazetesinde yayınlanan şiirlerinde neşeli-melankolik bir dille insanların günlük yaşamını ve dönemin Berlin'inin atmosferini yansıtır. Bir yıl sonra da, haftalık 'Vossische Zeitung' gazetesinde hem çalışmaya başlar, hem de burada 'Berlin Günlüğü' sayfasında yıllarca şiirlerini yayınlar. Ünü hızla ülke sınırlarını aşar.
Eleştirmenler bu yeni şairi nasıl kategorileştireceklerini bilemezler. Değişik isimler önerilir. Bazıları onun Eugen Roth geleneğinden geldiğini söyler, bazıları onu Christian Morgenstern'in kızı olarak nitelendirir, bazıları da Joachim Ringelnatz'ın kızkardeşini görür onda. Ama o her şeyden önce Mascha'dır. Ağzına geleni kağıda döker, dili sahicidir, şiiri gerçek bir naifliği içinde barındırır. Bazen kurudur, bazen ironik, bazen göz kırpar, bazen duygusal, bazen alaycıdır. Ve onun şiirlerinde somutlaşan bu yeni dil, alışılmamış bir şehir edebiyatıdır aynı zamanda. Bir de aslında erkeklere ayırılmış Almanca şiirine bir kadın müdahalesidir de. Yaşadığı dönemin ünlü şairlerini 'akılları ile hissetme' eleştirisinde bulunur, 'Was man nicht verstehen kann, / das hört sich leicht nach Dichtung an' (İnsanın anlamadığı/ kolaylıkla şiirmiş gibi kulağa gelir) dizeleri ile şiirin sade ve anlaşılır olması gerektiğini savunur.
Hitler'in iktidara geldiği 1933 yılında ilk şiir kitabı 'Das lyrische Stenogrammheft' (Lirik Stenogram Defteri) yayınlanır. Berlin'deki günlük yaşamından yola çıkarak yazdığı bu stenogramları yoğun bir ilgi ile karşılanır. Ünlü düşünür Martin Heidegger daha sonra Kaléko'ya yazdığı bir mektubunda bu kitabı ile ilgili olarak, "Stenogram defteriniz, insanlara verilebilecek bilginin tümüne sahip olduğunuzu gösteriyor" der. Yayıncı Ernst Rowohlt genç şairin ikinci bir kitabını daha basmaya karar verir: 'Kleines Lesebuch für Große' (Büyükler İçin Küçük Okuma Kitabı). Ancak faşizmin dalgaları giderek yükselmekte ve Mascha Kaléko 8 Ağustos 1935'te edebiyatçılar odasından çıkarılıp, mesleğinden men edilir. Rowohlt'un risk alarak bastırdığı kitaba henüz matbaada el konulur. Artık kitapçıların raflarında yer almayan kitapları ya gizlice, gazete sayfalarına sarılarak satılır ya da elden kopya edilir.
1930'lu yılların ortasında eşinden ayrılıp, müzisyen Chemjo Vinaver ile evlenir ve bir erkek çocuğu dünyaya getirir. Yeni yurdu sandığı Almanya'da yaşam koşulları giderek yok olur. Berlin'den ayrılmak istemez, sürgünü ertelemeye çalışır hep. Ancak 1938 yılına gelindiğinde daha fazla erteleyemez, zira Hitler diktatörlüğünde Yahudi bir şair olarak yaşam koşulları artık kalmamıştır.
Gittiği New York'ta, eşi İngilizce konuşmadığından günlük yaşamında hep ona yardım etmek zorunda kalır. Yine okurlarını yitirir. O, Almanca şiir yazan bir şairdir bu kocaman şiirde onun dilini bilen çok az insan vardır. Ama asıl sorunu bu da değildir; ikinci kez yurdundan koparılmış olmak onu derinden sarsar. Ve şiir burada bir sığınak olur. Özlemlerine şiirle katlanmaya çalışır. Zira sürgünün ilk yıllarında yazmış olduğu şiirlerin her bir dizesi yitirilmiş yurda olan hasret kokar. Bu şiirleri, 1945 yılında Cambridge'de 'Verse für Zeitgenossen' (Çağdaşlar İçin Dizeler) başlığı altında yayınlanır. Bu kitap, o dönemde ABD'de yayınlanan az sayıda Almanca lirik eserden biri olduğu dikkate alındığında, aynı zamanda Mascha Kaléko'nun dilinin gücünü ifade eder. Ancak maddi sıkıntılarından kurtulması için katkı sağlamaz bu kitap. Yaşadığı koşullar altında kendini yitirmemek için en yakın olanlara, ailesine ve dostlarına daha da yakınlaşır. 'Zur Heimat erkor ich mir die Liebe' (Sevgiyi yurt eyledim) sadece bir dize olmayıp, onun sürgündeki yaşamını ifade eder.
1956 yılında ilk defa eski yurduna döner. Rowohlt Yayınevi ilk kitabını yeniden basıp, Almanya'nın çok sayıda şehrinde okuma etkinlikleri düzenlemişti. Ve 18 yıl sonra yeniden Almanya'da olan şair unutulmadığını görür tıka basa dolu salonlarda. Özellikle Berlin'i yeniden göreceği için sevinçlidir, ancak hiçbir yer terk edildiği gibi kalmaz ve kaybettiği yurdunu orada bulamayacaktır. 1959 yılında Berlin'deki Sanatlar Akademisi onu 4 bin Mark değerindeki Fontane Ödülü'ne layık görür, ancak Mascha eski SS üyesi olan Hans Egon Holthusen'in jüride yer alması nedeniyle ödülü reddeder. Ve Almanya'da sahip olduğu ün bir anda dağılır.
Aynı sene eşi ile birlikte İsrail'e göç eder. Fakat kendi deyimiyle "babaların ülkesine dönüş" onun için tecrit anlamına gelir. 'Heimweh, wonach?' (Yurt özlemi, neye?) şiiri yaşadığı yurtsuzluğu yansıtır. Yaşadığı ülkenin dilini konuşamaz, tek bir etkinlikte şiir okumaz. Yılda bir kez Avrupa'ya gidip, eski dostları ile görüşüp edebiyat etkinliklerine katılmasaydı, herhalde İsrail'de yaşamaya dayanamazdı.
1968 yılında 31 yaşındaki oğlu Steven ABD'de ölür. Onun ölümü, aslında kendi ölümünün de başlangıcıdır. 5 yıl sonra da eşini yitirir. Ve artık neredeyse evinden dışarı çıkmaz olur. 1940'lı yıllarda yazdığı 'Memento' şiirindeki korkuları gerçek olur: 'Vor meinem eignen Tod ist mir nicht bang. Nur vor dem Tode derer, die mir nah sind. Wie soll ich leben, wenn sie nicht mehr da sind?' (Kendi ölümümden korkmuyorum. Bir tek, bana yakın olanların ölümünden. Nasıl yaşayacağım onlar olmadan?) Yaşamının son yıllarında yazdığı şiirler sevdiklerinin kaybını, yalnızlığı anlatır. 1974 yılının sonbaharında Berlin'e gidip son sunumunu gerçekleştirdiğinde yeniden tutunmaya çalışır hayata. Yitirmiş olduğu yurdu yeniden bulmuş gibidir ve genç bir kadın iken mutlu olduğu bu şehre dönmeye karar verir. Ancak Kudüs'e dönerken durakladığı Zürih'te, 21 Ocak 1975'te hayata veda eder.

Kendimle konuşmalar



Büyük bir tımarhanesi

İki üç doktoru ve küçük kilisesiyle

Fısıltılı dedikoduların dolaştığı bu ufak şehirde

Doğalı uzun zaman olmadı
'Hayır' sözcüğünü sık duydu çocukluğum

Anadan doğma değildi şanslı.
Geriye dönüp tüm zamanları düşünürüm;

Asla istemem çocuğumun bunları yaşamasını.
Son dünya savaşında sekizindeydim

Bay May, devlet okulunun müdürü
-
On iki yaşına geldiğimde hala düşünüyordum
Savaşlar bitmiş olsaydı, barış her yerde görülürdü
İki öğretmen beni çabucak keşfettiler
Uzaklaştırılmam uygun düştü amaçlarına

'İşten atma' sözü, ki bunu biz hiç kullanmadık
İşler öğrendiğimiz her şeyin tersine döndü
Atıldığım sırada öğretmen notlarımdan konuşuyordu

Gençlik ve etik algılama düzeyinden

Yeniden yaşama atılmak zorundaydık, anlamı buydu 

Ama benim atıldığım yer sadece bir büroydu
Sekiz saat resmi işlemler

Ve en az ücret

Bazı akşamlar şiir yazıyordum
(Babam şiirimin olmadığını söylüyordu)
Güzel bir günde dolaşıyorum

Renkli ülke haritaları üstünde kurşunkalem çizikleri
-
Yağmurlu günlerin suskunluğu içinde bekliyorum

Güya bir ara bana da uğrayacakmış mutluluk

Çeviren: Arife Kalender

MERAL ÇİÇEK

10 Temmuz 2010'da PolitikART'ta yayınlandı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder