Cengiz'in katkılarıyla...
... Söz açmayalım tarihten
topraktan söz açalım,
orta toprağından Şili'nin, o topraktan ki
yeşil saçlarını kıvrım kıvrım bükmüş asmalar,
üzüm aydınlıkla beslenir,
şarap doğar halkın ayaklarından.
Ülkesidir Parral
kışın doğan
kimsenin...*
Dünyanın güneşe bakan en güzel yüzü Semerkant ise Atlas Okyanusu’na And Dağları’ndan bakan bir başka güzel yüzü de Santiago’dur, Şili’dir. Pinochet’i ile, Jara’sıyla, Inti Illimani’siyle tezatların ülkesi… Ojos del Salado'dan Osorno yanardağına yolun sonu dedikleri, üzüm bağlarının dağlarının yamaçlarında salkım tarattığı ülke… . Yerküre üzerinde uzun ince ama çorak bir nehrin kurumuş, kan kırmızı toprağı. Şili’nin aynasında bir bıçak yarası ki diğer adı hüzündür, gizlisinde düşler, yüzünde hayaller biriktiren çocukların ülkesinin. O düşleri başka topraklara taşıyan nice evlat doğurdu; ölümü Venceremos ile karşılayan Victor Jara, Ölümün Sonelerini yazan Gabriela Mistral, şimdi ve daima hazır olan "Yoldaş" Neruda, "onlar güçlü, biz haklıyız" diyen Salvador Allende - ve bir de Violeta Parra.
Büyük Ekim Devrimi’ne sadece birkaç gün kala (14 Ekim’de) Şili'nin tam ortasındaki San Carlos'ta dünyaya gelir. 9 çocuklu bir aile için herhangi bir Latin ülkesinde yaşamak nasıl zorduysa Şili’de de o denli zordu elbette. Sendikalı bir müzik öğretmeninin esmer tenli kızıydı. Baba, sendika üyeliğinden ötürü sık sık işini kaybederdi. Parra ailesine bu durumda, bir köyden diğer bir köye bir yel gibi göçmek düştü. Aşındıkça uzayan yollara paralel büyür Parra ailesinin çocukları. Belki yoksulluk üzerine onlarca özlü söz söylenebilir ama hiçbiri Parra ailesinin mutluluktan yoksun bir aile olduğunu anlatamazdı. Sevinçlerin ve acıların birbirini besleyerek büyüttüğü Şili’nin bu yoksul yurttaşları, sunakları dolduran renk renk çiçeklerin ışıltısı kadar mutluydular. Violeta ve kardeşlerinin çocukluk günlerindeki en mutlu anları, annelerinin duru sesiyle halk şarkılarını söylediği, babalarının da gitarıyla eşlik ettiği vakitlerdir. Bu anlarda yaşam, Parra ailesi için geçici sevdaların taşıdığı, güzel ve elle tutulmaz bir rüzgar gülünü andırıyordu.
Violeta, babasının gitar tellerine dokunarak çıkardığı ritimlerin o metalik sesin büyüsüne kendini kaptırır, masa altına gizlediği minicik elleriyle taklitler yapardı. Henüz dokuzundayken belki de doğayı, insanı sevmesine vesile olacak ezgileri çalmaya çabalıyordu. Annesinin içli sesine eşlik ederken yeryüzünün herhangi bir yerinde romancıların, şairlerin anlatabilecekleri güzellikte bir tablo sergiliyorlardı ailece. Parraların bu yaşantıları hakikat defterinde bir öyküdür. Bu öykünün giriş cümlesi, ilk bestesi Violeta’nın on ikinci yaşına denk gelir.
Ailesinin geçimine katkıda bulunmak için kardeşleriyle birlikte sokak müziği yapar; tren vagonlarında, kafe ve barlarda gitar çalıp şarkılar çığırır. Babasının ölümünden sonra, annesi çok zor şartlar altında dikiş işleriyle çocuklarını geçindirmeye çalışır. Violeta, onbeşinde kardeşi Hilda ile başkent Santiago'da yaşayan abisinin yanına gider. Burada, Parra Kardeşleri adıyla folklorik parçalar seslendirirler. Bin dokuz yüz otuz beşte ailenin geri kalanı da gelince, Santiago'ya bağlı Quinta Normal'e yerleşirler. On sekiz yaşındayken tanıştığı demiryolcusu Luis Cereceda ile üç yıllık birlikteliğin ardından evlenir. Yirmi ikisinde anne olur, ilk kızına Isabel adını verir. İki yıl sonra da meleği Angel dünyaya gelir. Aslında o döneme dek hiçbir zaman 'normal' koşullarda yaşamayan, 'normal' bir çocukluk geçirmeyen Violeta'nın 'normal' bir eş, yani ev kadını olmasını ister eşi. İlk etapta kendisine biçilen role uyar ama giderek böyle bir hayat yaşayamayacağının farkına varır. İçindeki fırtınaları şiir yazarak dindirir, evliliğinin ilk yıllarında çocuklarına gitarıyla, kendi çocukluk yıllarında annesinden dinlediği otantik halk şarkılar dinletir. Kırları kocaman bir sanat evine çevirmenin ilk uğraşlarını da verdi.
Kübalı edebiyatçı Reinaldo Arenas, intihar etmeden önce kaleme aldığı “Karanlıktan Önce” isimli otobiyografisinde, ülkesinin kırda geçen çocukluğunu betimlerken, sırlarla dolu sık ormanlara, berrak sulara biçilen mistik anlamları aktarır. Şehrin yıkıcılığının bulaşmadığı Latin Amerika köylerinde prekolonyalist inançların - Maya'lardan İnka'lara - etkisi bazen bir masal, bazen bir şarkı, bazen bir şiirde gizlidir. Violeta'nın şehirde özlemini duyduğu da belki çocukluğuna nakşedilen bu sihirdi.
Şili halk müziğinin neredeyse unutulduğu, ithal şarkıların daha bir 'modern', daha bir 'cazip' geldiği postkolonyal yıllardır. Böyle bir dönemde inanılmaz bir çaba ve titizlikle ülkesinin öz kültürünü araştırmaya başlar. Köy köy gezerek yoksul köylülerden eski şarkılarla gelenekleri, örf ve adetleri dinler. Yaptığı söyleşileri, dinlediği parçaları kaydeder, ardından yazıya döküp derler, hem yerel hem de evrensel kültüre önemli sayılabilecek katkılar yapar. Müziği öğrettiği çocukları da kendisine yardım eder. Bu dönemde ayrıca yeniden sahne almaya başlar, radyoda çalışır, bir tiyatro grubunda yer alır. Çocuklarıyla halkının kültürüne ve sanatına adadığı bir dönem başlar. Ülkeyi bir baştan diğer başa karış karış gezerek henüz keşfedilmemiş tınıların, yerli hikayelerin peşindedir o. Ona 'ev kadınlığı' rolünü biçmiş eşiyle kaçınılmaz olarak yaşadığı sorunlardan dolayı bir süre sonra boşanır. Bir yıl sonra, aynı zamanda opera tenoru olan bir marangoz ile evlenir, iki kız çocuğu daha dünyaya getirir.
Yeni repertuarı şehirde ilk etapta pek ilgiyle karşılanmaz. Ama zamanla halk müziğini dinleyicilere sevdirmeyi başarır. And dağlarının yerli çalgılarını, bambo, flüt ve charangoyu Santiago'ya taşır. Onun tek derdi halk müziğini icra etmek değildi müziğine can veren felsefeyi de aynı oranda sanatçı ve kitlelerle buluşturmayı, onlarla birlikte geliştirmeyi amaçlar. Bu yönüyle, politik ve kültürel boyutlara sahip yeni bir popüler sanat tavrının öncülüğünü de üstlenir. Nueva Cancion, yani Yeni Şarkı akımı bu nedenle Violeta Parra ile başlatılmalı.
Ki politik bir sanatçı ve etnik müzik derleyicisidir Violeta. And dağlarının geleneksel folklorik müziğini, o günün koşullarını anlatan sözlerle buluşturur. Halkın ozanıdır. Onların acılarını, sevinçlerini, öfkelerini, özlemlerini anlatır. Volver a los 17 veya Hace falta un guerillero gibi politik şarkıları özellikle dönemin genç kuşağı tarafından mücadele türküleri olarak sahiplenir. Ama Violeta sadece müzisyen ve derlemeci değil, aynı zamanda şair, ressam, heykeltıraş ve çömlekçidir; nakış ve desen işleme sanatında da yetkindir. Yaratıcılığını ifade etmenin çeşitli yollarını bulur hep. Dinlediği halk masallarındaki figürleri büyük kartonlara çizer, seramik ile çalışır, telden heykeller yapar, - doktorunun kesinlikle yataktan kalkmamasını tembihlediği - hepatit hastalığı ile mücadele ettiği aylar boyu duvar halılarına nakşettiği rengarenk kumaş parçaları ile hikayelerini anlatmayı sürdürür (Arpirella denilen bu duvar halıları hala ünlü). Ne de olsa Frida ile aynı kıtanın kadınıydı o, çalışkandı, tutkundu, dönüştürücüydü…
Soğuk Savaşı'nın yeni bir döneme girdiği bin dokuz yüz ellili yıllarda politik kimliği daha fazla öne çıkar, ülkenin sol sanatçıları ile daha fazla iletişim kurar. Bin dokuz yüz elli üç yılında Neruda'nın evinde düzenlenen bir dinletide hem şiirlerini hem de şarkılarını okuduktan sonra Şili Radyosu ona program yapmayı teklif eder. Böylece hem eserlerini ama hem de Nueva Cancion'u geniş kitlelere ulaştırma olanağına sahip olur. Bir yıl sonra yılın En İyi Şili Folklor Sanatçısı seçilir, ardından Varşova'da düzenlenen Dünya Gençlik Şenliği'ne davet edilir. Sovyetler Birliği ülkeleri ve Batı Avrupa'yı gezdikten sonra iki yıllığına Paris'e yerleşir, ilk long playi Guitare et Chant: Chants et Rhythms du Chili'yi burada kaydeder. Maddi durumu yavaş yavaş düzelir, ayrıca Avrupa'daki solun aydınları ve sanatçılarıyla tanışma fırsatını bulur. Hayatındaki bu verimli dönem aniden, Şili'de babasının yanında kalan en ufak kızının trajik ölümü ile sona erir.
Ülkesine döndükten sonra eşiyle ayrılır. Bir Amerikan orkestrasının bir şarkısı için ödediği telif ile Santiago'da ufak bir ev yaptırır. Çömlekçiliğe yoğunlaştığı bu dönemde üniversitelerin daveti üzerine ülkenin kuzeyine gidip, burada şiir dinletileri düzenler, folklor, edebiyat ve resim kursları verir. Sanat eserlerini Santiago'da sergiler. Kırk üçüncü doğum gününde son büyük aşkı, Fransız müzisyen Gilbert Favre ile tanışır. Çok yoğun, kimi zaman zorlu, bol ayrılıklı bir aşk hikayesi başlar...
Bin dokuz yüz altmış bir yılında Finlandiya'da düzenlenen Dünya Gençlik Şenliği'ne davet edilir, ardından çocukları ile Sovyetler Birliği, Almanya, İtalya ve Fransa'da turneye çıkar. Bu kez üç yıl kaldığı Paris'te radyo ve televizyon yayınları hazırlar, Birleşmiş Milletler Tiyatrosu'nda UNESCO için şiir dinletileri gerçekleştirir, şarkılarıyla Latin Amerikalıların yoğun yaşadığı semtlere ülkesinin ruhunu taşır. Cenevre'de bir dizi konser verir, heykellerini sergiler. Hatta bin dokuz yüz altmış dörtte ilk Latin Amerikalı sanatçı olarak Louvre Müzesi'nde sergi açar. Paris'te iken, dönemin Jorge Alessandri hükümeti sorumluluğunda yapılan Jose Maria Caro katliamından sonra hakkında tutuklama kararı olduğunu öğrenir.
Şili'ye döndükten sonra Santiago'da, devrimci grupların örgütlendiği La Carpa de La Reina isimli sanat merkezinin açılışını yapar. Sonra Bolivya'ya gider, Şili'nin güneyinde halka konserler verir ve çocukları ile yeni albümler kaydeder. Santiago'ya dönüp, La Carpa de La Reina'daki çalışmalarını sürdürür. Akşamları gitarı ile sahne aldığı mekanına gelenlere kendi hazırladığı yemekler ikram eder. Onu o dönem dinlemeye gelenlerden biri de, o dönem henüz pek popüler olmayan oyuncu ve tiyatro yönetmeni Victor Jaradır. Violeta'nın şarkılarından ve müzik anlayışından çok etkilenir. Violeta'nın oğlu Angel bir gün gitarını Victor Jara'nın eline tutuşturup şarkı söylemesini ister. Yıllar sonra Violeta Parra için "Yeni Şili şarkısının anası" diyecek Victor Jara'nın, ölümle sonuçlanacak Nueva Cancion yolculuğu işte burada başlar.
Dönemin siyasi iklimi Violeta'yı çok zorlar. Siyasi iktidar açısından, Violeta'nın öncülüğünü yaptığı yeni sanat akımı halkın mücadelesine hizmet ettiği açık. Öyle ki o yıllarda birçok sanatçının şarkılarının radyolarda çalınması yasaklanır. Protest müzik hareketine karşı stereotipik yabancı müzikler öne çıkarılır. Hal böyle olunca Violeta ciddi ekonomik sıkıntılar yaşamaya başlar. Son büyük aşkı Favre de Bolivya'ya gidince yalnızlığın kollarına düşer. Hayat mücadelesi onu o kadar zorlar ki, sahip olduklarını çocukları ve dostlarına dağıtmaya başlar. Son bir albüm kaydeder. Adı Las Ultimas Composiciones, yani son besteler.
Bin dokuz yüz altmış yedi yılının beş şubatında, büyük zorluklarla açtığı ve Inti Illimani, Quilapayun, Illapu ve Patricio Manns gibi otantik halk kültürünü mücadele ile birleştiren sanatçılar yetiştiren La Reina'da intihar eder. Veda etmeden önce, en meşhur şarkısı Gracias a la vida ile hayata teşekkür eder: "Bana çok şey veren hayata teşekkürler/ yıkıntılardan ayağa kalkışı ayırabilmeyi/ şarkımı oluşturan, sizin şarkınızla aynı olan şarkıyı oluşturan/ iki temel maddeyi; gülümseyişi ve gözyaşını verdiği için teşekkürler/ Herkesin şarkısı olan benim kendi şarkımı.../ Bana çok şey veren hayata teşekkürler..."
* Neruda'nın 'Doğuş' şiirinden
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder