27 Tem 2011

İlk ‘süfrajet’ Emmeline Pankhurst

1914’te böyle gözaltına alındı
Emmeline Pankhurst 14 Temmuz 1858’de İngiltere’nin Manchester kentinde dünyaya gelir. Memleket Manchester olunca, Emmeline de radikal-demokratik mücadele ile çocuk yaşlarda tanışır. Zira 19. yüzyılda endüstrileşmenin merkezlerinden biri olarak kapitalizmin yakıcılığına tanık olan Manchester, kurtuluşun mücadeleden geçtiği bilincinin yoğun olduğu bir yerdir. Bunun için bedeller de öder ve Emmeline’nin dünyaya gözlerini açtığı dönemde, 16 Ağustos 1819’da 11 insanın ölümü, çoğu kadın ve çocuk 400 kişinin de yaralanması ile sonuçlanan Peterloo katliamı hafızalarda hala canlıdır. Annesi Sophia Crane ve babası Robert Goulden radikal-demokrat görüşlere sahip olup, dönemin toplumsal mücadelesine aktif katılım sağlar ve Emmeline’nin ilk gençlik yılları da eylem alanlarında geçer. Henüz 14 yaşındayken annesi ile birlikte kadın oy hakkı için toplantı ve mitinglere katılır.

15 yaşına geldiğinde ailesi tarafından yatılı okulda okumak üzere, iki yıl önce Paris Komünü ile devrimci bir deneyim yaşamış Fransa’nın başkentine gönderilir. Paris’ten döndüğünde 21 yaşındadır. Memleketine döndüğü sene,kendinden yaşça çok büyük olan avukat Richard M. Pankhurst ile evlenir, toplam beş çocuk doğurur. Bunlardan biri ölünce, geriye üç kızla bir erkek çocuk kalır. Liberal Parti’de aktif olan Richard M. Pankhurst, milletvekili olmak için 1885’de ailesiyle birlikte Londra’ya taşınsa da, planlarını gerçekleştiremez. Geçimini sağlamak için küçük bir mobilya dükkanını açar, ancak dükkan 1893 yılında iflas edince aile Manchester’e döner. Londra’dayken de siyasi ve sosyal mücadele içinde yer alan Emmeline, Manchester’de ‘Poor Law Guardian’ isimli resmi kuruluşta gönüllü olarak yoksullar için faaliyet yürütmeye başlar. Sosyal yardım görevlisi olarak ‘erkekler tarafından yaratılan dünyanın sefaletini’ yakından görür. Ancak çok geçmeden, 1898 yılında eşini kaybeder. Ailesinin geçimini sağlamak için kitaplarını ve mobilyasını satmak zorunda kalır. Evlendirme dairesinde iş bulur, ardından 1900-1903 yılları arasında yerel okul komisyonunda yer alır.

Denilir ki, kadınlar arasında büyüyen erkekler farklı şekillenir. Bu, muhtemelen Emmeline’nin en küçük çocuğu Harry için de geçerli olmuştur. Christabel, Estelle Sylvia ve Adela isimli ablaları ile çocukluğu kadın ortamında geçer ve çocukları artık yetişkin olunca, Emmeline ilk gençliğinden beri aralıksız bir şekilde yürüttüğü mücadelesini farklı bir aşamaya taşımaya karar verir. Böylece 1903 yılında, 45 yaşındayken, 23 yaşındaki kızı Christabel ve dört kadın arkadaşı ile Manchester’de ‘Kadınların Sosyal ve Siyasal Birliği’ni’ kurar. Dönemin kadın örgütleri ile kıyaslandığında çok daha militan olan bu birliğe daha sonra kızı Estelle Sylvia katılır. Birlik öncelikle kadınların oy hakkını savunduğu için, içinde yer alan kadınlar ‘süfrajet’ olarak isimlendirilir. ‘Suffrage’ oy kullanma hakkı anlamına gelir. ‘Suffragette’deki ‘ette’ eki minik, ufak gibi anlamlara gelir. Emmeline ve kızlarının başlattığı kadınlara oy hakkı eylemlerde bazı gazeteler cephe alıp, dalga geçercesine kadınları aşağılamak için bu kelimeyi kullanmaya başlar. Ancak bu şekilde sistemi ideolojik olarak savunan gazetelerin saldırıları kadınları durdurmaz, aksine, daha da cesaretlendirir. Emmeline Pankhurst ilk etapta şiddet içermeyen eylemleri savunur. Geliştirdiği sivil itaatsizlik eylem konsepti, daha sonra Mahatma Gandhi ve Martin Luther King gibi isimler tarafından örnek alınacaktır.

Kadınların oy hakkı için ilk sokağa çıktığı günün üzerinden 30 yılı aşkın zaman geçmesine rağmen, hala sonuç alınamamıştır ve Emmeline’de giderek sadece sözlerle ve barışçıl eylemlerle sonuç alınmayacağına inanmaya başlayıp, radikalleşir. Şöyle der: “Çiftçiler ambarları yakarak, isyanlar çıkararak ve İngiliz politikacılara güçlerini tek anladıkları dilde göstererek oy hakkını kazanmıştı.” ve ekler : “Uzun yıllar boyu sabırla hakaretlere ve saldırılara dayandık. Kadınların sağlığı bozuldu, yaşamlarını yitirdiler. Eğer bu şekilde bir sonuç alınacak olsaydı, bunu göze de alırdık. Ama başarıya götürmedi. Ancak cam kırarak, kemiklerimizi kırmalarına izin verdiğimiz döneme oranla, daha az yaralanıp, daha çok ilerleme sağlıyoruz.”

Sayıları giderek çoğalan militan ‘süfrajetler’ Emmeline ve kızlarının öncülüğünde siyasi iktidara karşı eylemlerini radikalleştirir. Seçim toplantılarını sabote ederler, dükkanların camlarını kırarlar, devlete ait boş binaları yakarlar.

13 Ekim 1905 tarihinde Dışişleri Bakan Adayı Edward Grey Manchester’de seçim toplantısı düzenler. Christabel Pankhurst ile toplantıya katılan 26 yaşındaki tekstil işçisi Annie Kenney, Grey’in partisinin iktidar olması durumunda kadınlara oy hakkını tanıyıp tanımayacaklarını sorar. Cevap alamadığı sorusunu bir kaç kez tekrarladıktan sonra zorla salondan atılır. Ertesi sabah, gözaltına alındıkları esnada polise tükürdükleri gerekçesiyle bir hafta hapse mahkum edilirler. Cezaevi gerçeği Emmeline Pankhurst’un biyografisinde de yer bulur. Hatta öyle ki, devletin onu tutukladıktan sonra pişmanlık yaşadığı muhtemeldir. İlk tutsaklığını 13 Şubat-19 Mart 1908 arası yaşar. Suçu: ‘parlamentoyu basmak’

‘Kadınların Sosyal ve Siyasal Birliği’ tarafından 21 Haziran 1908 tarihinde meşhur Hyde Park’ta gerçekleştirilen mitinge yaklaşık 250 bin kadın katılır. Kadınlara oy hakkının tanınması için yapılan bu eylem, kuşkusuz evrensel kadın mücadelesinin tarihinde önemli bir yere sahiptir. Emmeline ve kızı Christabel, başarılı eylemden aldıkları güç ile, 30 Haziran’da bir yürüyüş düzenlemeye karar verip, bunun için bildiriler basar. İzin alınmayan bir gösteri için bildiri dağıtan ana-kız, emniyet tarafından çağrılır. Ancak çağrıya uyup emniyete gitmediklerinden dolayı 12 Ekim’de gözaltına alınıp, dokuz gün sonra bir kaç aylık hapis cezasına mahkum edilirler.

Emmeline Pankhurst öncülüğündeki kadınlar çok kez, bir petisyon sunmak üzere Başbakan Herbert Henry Asquith’in odasına ulaşmaya çalışır. 29 Nisan 1909’da bir kez daha parlamentoya girmeye çalışırlar ve polis tarafından engellenince, güvenlik güçleri ile kadınlar arasında arbede yaşanır. Emmeline ise bir polise tokat atar. Ardından Kasım ayında, en azından bir milyon kadına oy hakkını tanıyan bir yasanın reddedilmesini protesto etmek için barikatları aşıp, meclise girmeye çalışan kadınlardan yüz kişi gözaltına alınır. Bu esnada yaşanan çatışmalarda aldıkları yaralar sonucu 2 kadın yaşamını yitirir.

Bu eylemler de sonuç vermeyince, 41 yaşındaki Emily Davison, İngiliz Maliye Bakanı David Lloyd George’nin kır evine bombalı saldırıda bulunur. Eylemin sorumluluğunu üstlenen Emmeline, 3 Nisan 1913’te üç yıl hapse mahkum edilir. Hareketin üyeleri bu karar sert tepki verir. Başbakan’ın üzerine karabiber ve ölü kedi atan kadınlar, büyük mağazaların camlarını kırar, kiliseler yakar, sokaklarda polislerle çatışır, bombalı eylemler düzenler. Emmeline ise içeriden açlık grevi ile eylemlere destek verir. Sağlık durumu bunun üzerine oldukça ciddileşince 9 gün geçmeden salıverilir. Emmeline’nin başlattığı açlık grevi, tutuklanan diğer kadınlar tarafından sürdürülür. Kral V. George’ye kadın oy hakkı ile ilgili bir petisyon vermeye çalışırken 22 Mayıs 1914’te Buckingham Sarayı önünde yine gözaltına alınır. Ertesi gün bütün İngiliz gazetelerinde, polisler tarafından zorla gözaltına alınan Emmeline’nin fotoğrafı yayımlanır.

Kadınların yürüttüğü mücadele, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra adım adım meyve verir. 1918 yılında, 30 yaşın üstünde olan, vergi ödeyen ve asgari bir geliri olan kadınlar seçme hakkına kavuşur. Aynı senenin sonunda yapılan parlamento seçimlerinde 21 yaşın üstündeki kadınlar ilk kez aday olma hakkına sahip olur.

1919 yılında ABD’ye giden Emmeline, 1925 yılında Avrupa’ya döner. Meclis 29 Mart 1928’te kadınların oy hakkını yasalaştırdığında Emmeline Pankhurst izleyenler arasında yerini alır. Aynı yıl, 70. doğumgününe bir ay kala 14 Haziran günü yaşama gözlerini yummar - mutlu bir şekilde; zira ömrü boyu mücadele ettiği hak kazanılmıştı.

MERAL ÇİÇEK
6 Mart 2010/PolitikART

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder