Alman Başbakanı Angela Merkel, dört yıl aradan sonra Türkiye’yi ziyaret
etti. Haliyle Alman basını 2 günlük ziyareti uzun uzadıya yoruma açtı.
Ziyaretten
hemen önce, ‘Angie’ Merkel’in ne kadar zor (!) bir görevle karşı
karşıya olduğu vurgulanarak, Alman Başbakanı ile empati kuruldu...
Mesela Spiegel dergisi “Merkel’in Erdoğan ziyareti: Boğaz’ın yorucu
adamı” başlığını attı. Süddeutsche Zeitung gazetesi “Başbakan Türkiye’de
zor görüşmelerle karşı karşıya” dedi. Anlaşılan ülkedeki gazetecilerin
hemen hemen tümü, Merkel için çok üzülmüş...
Ama sonra baktık ki
görüşme hiç de kötü geçmemiş. Zira herkes Başbakanlık’taki basın
toplantısında asık suratlar beklerken, Angie ve Recep gülümseyerek
kameraların karşısına geçti.
Demek ki Şansölyemiz için boşuna bu kadar kaygılandık...
Yerseniz tabii.
Maraş’taki
Alman askerlerini ziyaret ettikten sonra Kapadokya’da gezisine çıkan
Merkel, Ankara’da Erdoğan ile neler konuştu? Gündeme getirdiği hususlar,
başını ağrıtacak, onu Erdoğan karşısında güçsüz bir pozisyona itecek
konular mıydı? Değildi elbet.
Merkel, elinde bir koz ile Türkiye’ye
gitti. AB içinde Türkiye’nin üyeliğine en çok karşı olan ve “imtiyazlı
ortaklık” kavramını dolaşıma sokan Merkel, Erdoğan’a üyelik sürecini
canlandırma sözünü verdi. Hatırlanırsa şimdiye kadar AB üyeliği için
müzakere edilmesi gereken 35 başlıktan sadece 13’ü açıldı, bunlardan ise
tek bir tanesi tamamlandı. Merkel, bir başlığın daha açılabileceği
mesajını verdi. Böyle bir sözü verirken, elbette ki Türkiye’nin kısa
vadede üye olmayacağını hesaba katıyor.
İtiraf etmeliyiz ki bu konu,
Merkel açısından karın ağrısı potansiyelini barındırıyor, zira Kıbrıs
meselesinde ilerleme sağlanmış değil. Ve yine bu husus Ankara’daki basın
toplantısında dile getirildiğinde hem Merkel’in hem de Erdoğan’ın yüz
ifadesi değişti. Sonra bir Alman gazeteci, tutuklu meslektaşlarını
soruyor, Türk Başbakanı hemen ‘düzeltme’ yapıyor. Hani onlar gazetecilik
faaliyetlerinden ötürü tutuklanmamıştı ya, o mesele işte. Bizim Angie
kaşlarını çatıyor, bir ara hukuk devlet standartlarının önemine
değiniyor. Hem arkadaşı Recep ona söz vermiş bazı yasal düzeltmelerin
yapılacağına dair. Soru üzerine PKK’ye karşı mücadelenin kararlılıkla
sürdürüleceği yönündeki bilindik ifadelerini tekrarlamayı ihmal etmiyor
elbette.
Bütün bunlar konuşulurken birkaç yüz kilometre uzakta
tanklar hareket halinde, imha edilecek gerilla arıyorlar. Savaş uçakları
ve içindeki pilotlar, Medya Savunma Alanları’nı havadan bombalamaya
hazırlanıyor. Ama o jetlerin sesi, Ankara’da duyulmuyor elbette. O
yüzden Türkiye’nin AB üyeliği önündeki en büyük engel de Kıbrıs meselesi
oluyor. İşte ikilimiz bu konuda ne kadar da güzel anlaşıyor.
Bu
arada biz Almanya’daki 1 milyon Kürt, yaşadığımız ülkenin başbakanı olan
Merkel’den bir konuda açıklama bekliyoruz. Zira biliyoruz ki basın
toplantılarında dile getirilen hususlar genelde görüşmenin tali
hususlarını oluşturup, esas konulardan pek de söz edilmez. Mesela
Erdoğan ile Suriye ve İran konularını kapsamlıca konuştuğunuzu
biliyoruz. Elinizdeki tek kozun, AB üyelik müzakerelerinin olmadığını da
biliyoruz.
Avrupa’daki en büyük Kürt nüfusu, Almanya’da bulunuyor.
En çok Kürt kurumunun olduğu ülkedir de. Yine Kürtleri ve özgürlük
mücadelelerini kriminalize etme konusunda deneyimli devlet de Alman
devletidir. Dolayısıyla NATO operasyonu ile T.C.’ye teslim edildiğinde
Almanya’da hakkında tutuklanma kararı bulunan Kürt Halk Önderi Abdullah
Öcalan ile yürütülen görüşmelerin gündeme geldiği kesin gibi. Merkel bu
konuda mutlaka Erdoğan’dan bilgi almıştır.
Eğer öyleyse Paris
katliamı da konuşulmuştur. Hatırlanırsa Ocak ayında, Türk Başbakan
Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’in benzer olayların Almanya’da da
yaşanabileceği yöndeki sözlerinden hemen sonra üst düzeyli bir Alman
Federal İçişleri Bakanlığı Müsteşarı apar topar Ankara’ya gidip MİT ile
görüşmüştü. Ardından Federal Dışişleri Bakanı da Türkiye’ye gitti. Bu
ziyaretlerin Paris katliamından bağımsız olmadığı net.
Peki Merkel ile Erdoğan, Paris’e ilişkin neler konuştular? Ve neden konuyla ilgili açıklama yapılmıyor?
Almanya, bu konuda sahip olduğu bilgiyi de siyasi koz olarak kullanıyor olmasın?
http://www.yeniozgurpolitika.org/index.php?rupel=nivis&id=3423
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder