Uluslararası Kriz Grubu (ICG), Batı Kürdistan
ile ilgili yayımladığı raporda, PYD’nin kitlesel ve silahlı gücünün
kabul edilmesi istenerek, hem Kürdistan Hükümeti hem de Türk Hükümeti’ne
bu gerçeğe uygun hareket etmeleri çağrısı yapıldı.
Uluslararası Kriz Grubu (ICG), uzun süre görmezden geldiği Kürt
sorunuyla ilgili 4 ay içinde üçüncü raporunu hazırladı. Eylül ve Aralık
aylarında yayımladığı raporlarla AKP’ye akıl veren ICG, dün ise Batı
Kürdistan raporunu medyaya sundu. ‘Suriye Kürtleri: Mücadele İçinde
Mücadele’ başlığını taşıyan 57 sayfalık raporda ulusal birliğin önemine
vurgu yapılıyor.
Ortak hareket vurgusu
Batı
Kürdistan’da çok sayıda örgüt ve grup bulunmasına rağmen iki temel
çizginin hakim olduğu belirtilen raporda, bunların PYD ile PDK’nin
etkisindeki güçlerin toplamı olduğu kaydediliyor. İç bölünmeleri ve
Suriye içinde silahlı bir güce sahip olmayışı nedeniyle Konsey’in PYD’ye
karşı alternatif potansiyeli düşük bulunuyor. Ancak Suriye genelindeki
çatışmaların Batı Kürdistan’da yarattığı güvenlik ve siyaset boşluğunun,
bu iki eğilim arasındaki çelişkileri yoğunlaştırdığı tespiti yapılıyor.
Uluslararası desteğe sahip olsa da zayıf halk tabanlı Konsey içinde
de çelişkilerin giderek arttığı belirtilen raporda, dış desteği olmayan
PYD’nin ise meşruiyetini güçlü bir halk zemininden aldığı ifade
ediliyor. Bu husustan yola çıkarak ICG, iki tarafın ortak hareket ederek
kazanç sağlayabileceğini dile getiriyor.
‘Ankara-Erbil ayrışacak’ tespiti
Batı
Kürdistan’daki sürecin, “iki temel Kürt milliyetçilik modeli”
arasındaki çelişkileri de gözler önüne serdiği belirtiliyor. Söz konusu
iki paradigmanın sahiplerinin PKK ile PDK olduğu kaydedilirken, iki
gücün Türk devleti ile mevcut ilişkilerindeki farka vurgu yapılıyor.
Raporda
Türkiye’ye de ayrıca yer veriliyor. Türkiye’nin doğrudan PYD’ye karşı
hareket etmediği belirtilirken, “PYD’yi zaptetmek için Barzani’ye temel
bir rol vermiş olsa da, bu girişimi sürmeyebilir. Erbil ile Ankara’nın
çıkarları zamanla ayrışabilir” deniliyor ve şu tavsiyeler yapılıyor:
“Suriye’deki Kürtler, bu geniş bölgesel savaşta karmaşalardan uzak
durmak ve daha kapsamlı özerklik arayışlarında boyunlarını aşmamak için
ellerinden geleni yapmalı. Mevcut durumda onların kaderi Suriye içinde
kalmaktır ve bu nedenle gelecek düzendeki rollerini Suriyelilerle
müzakere edip, bu şekilde uzun vadede temel haklarını güvence altına
almayı sağlamalılar.”
ICG’nin raporunda PYD, YPG’ye, Kürt Ulusal
Konseyi’ne, Kürt Yüksek Konseyi’ne, bağımsız gençlik gruplarına, PDK’li
silahlı güçlere, Kürt Hükümeti’ne, Türk Hükümeti’ne ve Suriyeli
muhaliflere dönük tavsiyelere de yer veriliyor.
Kürt Ulusal Konseyi’ne ve bağımsız gençlik gruplarına:
- Siyasi ve idari çalışmaları koordineli yürütmek, güvenlik ve hizmet için ortak strateji geliştirmek
-
Suriye toplumu ile ilişkileri güçlendirmek, onlara dönük insani ve
sivil hizmetler sunmak, bunu yaparken rejim ile çatışmalardan kaçınmak
- Ayrı bir devletten duyulan korkuları besleyecek eylemlerden uzak durmak.
Kürt Yüksek Konseyi’ne:
-
Kürtlerin geleceği ile ilgili net, ortak bir pozisyonu formüle etmek,
bu temelde gelecekte Suriyeli muhataplarla müzakere etmek.
PYD ve YPG’ye:
-
Düşük yoğunluklu askeri profili korumak, iç meselelerle rollerini
kısıtlamak, Konsey ve bağımsız gençlik grupları ile koordinasyon ve
işbiriliği içinde hareket etmek
- Kontrolleri altındaki bölgelerde her türlü şiddet ve tehditten kaçınmak
- Türk askeri müdahaleyi kışkırtabilecek provokatif eylemlerden uzak durmak.
PDK’nin eğittiği silahlı güçlere:
-
Suriye topraklarına sadece, PYD ile yapılacak ve hareket alanlarını
belirleyen ve güçlerin birbirinden ayırt edilebilmesini sağlayacak şefaf
bir sistemi de içeren bir anlaşma temelinde girilmesi.
Silahlı güçler dahil Suriyeli muhalefete:
-
Kürtlere saygı temelinde yurttaşların eşit haklara sahip olacak bir
demokratik siyasi sistemin oluşturulması için Kürt Yüksek Konseyi ile
müzakerelerde yer alınması ya da böylesi müzakerelerin desteklenmesi
- Kürtlere eşit hakların alenen desteklenmesi
- Kürt silahlı güçlerin bulunduğu bölgelere girilmesi durumunda Yüksek Kürt Konseyi ile koordineli hareket edilmesi.
Türk Hükümeti’ne:
-
Suriye’deki Kürt bölgelerinde doğrudan müdahaleden uzak durulması,
Türkiye’deki Kürt sorununun barışçı çözümü için çabaların arttırılması
-
PYD ile görüşmeler üzerinde düşünülmesi, iletişim ve koordinasyon için
Yüksek Kürt Konseyi üzerinden bir mekanizma oluşturulabilir
l Suriye
muhalefetinin, Kürt muhalif gruplarına bütün yurttaşların eşit haklara
sahip olduğu bir demokratik siyasal sistem vizyonu temelinde yaklaşması
için cesaretlendirilmesi.
Kürdistan Hükümeti’ne:
-
Kürt gruplarını birbirine karşı kışkırtmaktan uzak durulması, bunun
yerine birliği güçlendirecek bir siyasetin izlenmesi, Kürt Yüksek
Konseyi’nin temsiliyet ve meşruiyetinin desteklenmesi
- Özellikle
Kürt Ulusal Konseyi ve PYD’nin ortak çalışma, Kürt bölgelerine barış ve
istikrarın getirilmesi için bağımsız gençlik grupları ile uyum içinde
çalışmaları için cesaretlendirilmesi.
ICG kimdir, nedir?
Uluslararası
Kriz Grubu (ICG), 1995’te ABD’nin eski Türkiye Büyükelçisi de olan
Carnegie Uluslararası Barış Vakfı eski başkanı Morton Abramowitz
öncülüğünde kuruldu. Bir think tank kuruluşu olan ICG’nin danışman
kurulu eski bakan ve diplomatlardan oluşuyor. ICG, dünyanın farklı
bölgelerinde yaşanan veya çıkması olası çatışmalara ilişkin, dışişleri
bakanlıkları ve uluslararası kuruluşlarca değerlendirilen raporlar
hazırlıyor. 9 bölge temsilciliği olan kuruluş, 50 ülkeden 135 elemana
sahip. Yıllık 15 milyon doları aşan bir bütçeye sahip olan ICG,
finansmanının yarısından fazlasını Batı hükümetleri, Türkiye ve Avrupa
Komisyonu’ndan sağlıyor. Kürt sorunu ile ilgili ilk raporunu 2011’de
hazırlayan ICG, geçen sene peşpeşe iki yeni rapor sundu.
http://www.yeniozgurpolitika.org/index.php?rupel=nuce&id=17027
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder