2 Oca 2013

CEO’lar ve objektif ajanlardan payımıza düşen

Peer Steinbrück, bugünün Almanya’sında değil de, örneğin 100 yıl öncesinin Moskova’sında yaşamış olsaydı, kesin en azından ‘objektif ajan’ damgasını yemişti. SPD’nin olası 3 aday adayı arasında kamuoyunda en az sevilen politikacı olmasına rağmen, biraz da zorunluluktan ötürü 3 ay önce sosyaldemokratların başbakan adayı seçildi. Böylece 22 Eylül’de yapılacak genel seçimlerde Merkel’e karşı yarışacak.
Ancak Steinbrück’ün son günlerde sarf ettiği sözlere bakılırsa, başbakan olmak istemediği düşünülebilir. Zira kendi kendine, zaten düşük olan sempati oranlarını daha da düşürüp, rakibine iş bırakmıyor.
Son üç haftadır zaten yan kazançları ile gündemde olan Steinbrück, en son Frankfurter Allgemeine Sonntagszeitung (FAS) gazetesine verdiği demeçte, başbakanlık maaşını düşük bulduğunu açıkladı. Şöyle demiş: “Kuzey Ren Vestfalya’da neredeyse her Sparkasse direktörü Başbakan’dan daha fazla kazanıyor.” Mali kriz zamanlarında böyle bir benzetme yapmış

olmasını bir kenara bırakalım, bir başbakan adayının başbakan maaşı ile ilgili şikayetlerde bulunması gerçekten ilginç bir durum. Yetmiyormuş gibi bunun Steinbrück gibi birinin ağzından çıkmış olması, daha da abes. Zira SPD’nin başbakan adayı, sırf 2009 yılında parti ve meclis çalışmaları dışında yaklaşık 2 milyon Euro kazanmış. Bunun 1.25 milyonunu yaptığı konuşmalar için almış. Mesele sadece bu dudak uçuklatan yan geliri değil. Şu an ciddi eleştiri konusu olan, Steinbrück’ün Eylül 2011’de bir hukuk bürosu için yapmış olduğu bir konuşma ve bu konuşma karşılığında aldığı 15 bin Euro. Aynı hukuk bürosu, Steinbrück’ün Federal Maliye Bakanı olduğu dönemde birçok yasada danışmanlık hizmeti sunarak 1.8 milyon Euro almış.
Aslında sadece bir konuşma için 15 bin Euro alan bir (sosyaldemokrat) politikacının, 17 bin Euroluk başbakan maaşını düşük bulması gayet de anlaşılır bir durum. Aynı parayı bir saatte kazanmak mümkünken, bir ay boyu haftanın neredeyse her günü uğraşmak niye?
Ben Steinbrück’ün sözlerini, özellikle yaptığı benzetmeden ötürü önemsedim. Başbakanı, Almanya’da kamu kuruluşu statüsündeki Sparkasse bankasının başındaki direktörle kıyaslıyor. Başbakanın, ‘daha fazla sorumluluk taşıdığı için’ maaşının da daha yüksek olması gerektiğini savunuyor.
Hatırlanırsa özellikle mali krizin ilk döneminde CEO’ların (icra/yönetim kurulu başkanı) inanılmaz yüksek maaşları tartışma konusu olduğunda hep aynı cevap veriliyordu: “Ama onun sorumlulukları yüksek.” Bu sözlerle, kriz zamanlarında yeni şeflere milyonlarca Euro ödenirken, ‘tasarruf’ nedeniyle aylık maaşı 2 bin Euro’yu geçmeyen yüzlerce, bazen binlerce insanın işten çıkarılması sık sık gerekçelendirilir. Kapitalizm işte tam da budur...
Steinbrück’ün çıkışı ise aynen böyle bir mantığın yansımasıdır. Ona göre başbakan, aslında Almanya’nın CEO’sudur. Politikacı olarak kendine biçtiği misyon da budur. Ve bu elbette sadece Steinbrück’ün bakış açısı değildir. O sadece sözleriyle, başta da Batı dünyasında politika kurumundaki değişimleri, özellikle de siyasete biçilen anlam değişikliğini yansıtıyor. Bu değişim sürecinde politikacı, - çizgisine göre - esasen toplumun veya devletin sorunlarıyla uğraşan kişiden bir ‘menajere’ dönüşüyor.
Bu arada Steinbrück üzülmesin, yeni yılla birlikte milletvekillerin maaşına 292 Euro zam (7960’dan 8252 Euro’ya yükseldi) geldi. Oysa daha bir yıl önce maaşlarına zam gelmişti. Başbakan ile bakanların maaşına ise çifte zam geldi. Merkel’in hesabına bundan böyle yaklaşık 17 bin Euro aylık yatarken, bakanların aylığı da 13 bin 780 Euro’ya yükselecek. Yetmedi, 1 Ağustos’ta bir daha zam gelecek...
Bu zamların sebep olduğu artı gider ise yıllık 3 milyon Euro dolaylarında. Bu miktar, elbetteki yurttaşların ödediği vergilerden karşılanacak.
Hazır yurttaşlardan söz etmişken, Almanya’da yaşayan insanların yüzde 99’u, Steinbrück’ün eksik bulduğu 17 bin Euroluk aylığı hiçbir zaman kazanamayacak. Yeni yıl onlara sunduğu zamlar, ne yazık ki maaşlara değil ödemelere yapılacak. Mesela bundan böyle evinde televizyonu olmayan bile ayda 17,98 Euro radyo-tv vergisi ödemek zorunda olacak. Eskiden evdeki televizyon ve radyoların sayısına göre vergi miktarı belirlenirken, artık ondan bağımsız olarak her ev – zorunlu olarak – aynı miktarı ödeyecek.
Bakım sigortası (Pflegeversicherung) primleri yüzde 1.95’ten brüt maaşın yüzde 2.05’ine yükseldi (çocuk sahibi olmayanlar için yüzde 2.3). Emeklilik sigortası aidatları yüzde 0.7 düşürülürken, emeklilik yaşı bir ay daha ileriye alındı. Bu şekilde ‘mezarda emeklilik’ hedefine biraz daha yaklaşılmış oldu!
400 Euroluk minijob’larda maaş sınırı 450 Euro’ya yükseldi. Böylece sigortasız çalıştıran işverenler, işçileri biraz daha sömürebilecek. Şimdiye kadar 401-450 Euro arası aylık kazanarak ‘Teilzeit’ çalışan ve bu nedenle sağlık sigortalı olanlar için 2014’ün sonuna kadar eski kurallar geçerli kalacak. Bu arada midijob’larda da üst sınır 800’den 850’ye yükseltildi.
Bu kadar kötü haberden sonra bir iyi haber vermek isterdik ama maalesef... Bugünden itibaren doktor ziyaretlerinde 3 ayda bir 10 Euro ödemek zorunda olmayışımız güzel bir haber olabilirdi aslında. Ama emin olun ki bu değişiklik nedeniyle oluşacak açık bir şekilde ödediğimiz sağlık sigortası aidatlarına yansıyacaktır... 


http://yeniozgurpolitika.org/index.php?rupel=nivis&id=3072

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder