Peer Steinbrück, bugünün Almanya’sında değil de, örneğin 100 yıl
öncesinin Moskova’sında yaşamış olsaydı, kesin en azından ‘objektif
ajan’ damgasını yemişti. SPD’nin olası 3 aday adayı arasında kamuoyunda
en az sevilen politikacı olmasına rağmen, biraz da zorunluluktan ötürü 3
ay önce sosyaldemokratların başbakan adayı seçildi. Böylece 22 Eylül’de
yapılacak genel seçimlerde Merkel’e karşı yarışacak.
Ancak
Steinbrück’ün son günlerde sarf ettiği sözlere bakılırsa, başbakan olmak
istemediği düşünülebilir. Zira kendi kendine, zaten düşük olan sempati
oranlarını daha da düşürüp, rakibine iş bırakmıyor.
Son üç haftadır
zaten yan kazançları ile gündemde olan Steinbrück, en son Frankfurter
Allgemeine Sonntagszeitung (FAS) gazetesine verdiği demeçte, başbakanlık
maaşını düşük bulduğunu açıkladı. Şöyle demiş: “Kuzey Ren Vestfalya’da
neredeyse her Sparkasse direktörü Başbakan’dan daha fazla kazanıyor.”
Mali kriz zamanlarında böyle bir benzetme yapmış
olmasını bir kenara
bırakalım, bir başbakan adayının başbakan maaşı ile ilgili şikayetlerde
bulunması gerçekten ilginç bir durum. Yetmiyormuş gibi bunun Steinbrück
gibi birinin ağzından çıkmış olması, daha da abes. Zira SPD’nin başbakan
adayı, sırf 2009 yılında parti ve meclis çalışmaları dışında yaklaşık 2
milyon Euro kazanmış. Bunun 1.25 milyonunu yaptığı konuşmalar için
almış. Mesele sadece bu dudak uçuklatan yan geliri değil. Şu an ciddi
eleştiri konusu olan, Steinbrück’ün Eylül 2011’de bir hukuk bürosu için
yapmış olduğu bir konuşma ve bu konuşma karşılığında aldığı 15 bin Euro.
Aynı hukuk bürosu, Steinbrück’ün Federal Maliye Bakanı olduğu dönemde
birçok yasada danışmanlık hizmeti sunarak 1.8 milyon Euro almış.
Aslında
sadece bir konuşma için 15 bin Euro alan bir (sosyaldemokrat)
politikacının, 17 bin Euroluk başbakan maaşını düşük bulması gayet de
anlaşılır bir durum. Aynı parayı bir saatte kazanmak mümkünken, bir ay
boyu haftanın neredeyse her günü uğraşmak niye?
Ben Steinbrück’ün
sözlerini, özellikle yaptığı benzetmeden ötürü önemsedim. Başbakanı,
Almanya’da kamu kuruluşu statüsündeki Sparkasse bankasının başındaki
direktörle kıyaslıyor. Başbakanın, ‘daha fazla sorumluluk taşıdığı için’
maaşının da daha yüksek olması gerektiğini savunuyor.
Hatırlanırsa
özellikle mali krizin ilk döneminde CEO’ların (icra/yönetim kurulu
başkanı) inanılmaz yüksek maaşları tartışma konusu olduğunda hep aynı
cevap veriliyordu: “Ama onun sorumlulukları yüksek.” Bu sözlerle, kriz
zamanlarında yeni şeflere milyonlarca Euro ödenirken, ‘tasarruf’
nedeniyle aylık maaşı 2 bin Euro’yu geçmeyen yüzlerce, bazen binlerce
insanın işten çıkarılması sık sık gerekçelendirilir. Kapitalizm işte tam
da budur...
Steinbrück’ün çıkışı ise aynen böyle bir mantığın
yansımasıdır. Ona göre başbakan, aslında Almanya’nın CEO’sudur.
Politikacı olarak kendine biçtiği misyon da budur. Ve bu elbette sadece
Steinbrück’ün bakış açısı değildir. O sadece sözleriyle, başta da Batı
dünyasında politika kurumundaki değişimleri, özellikle de siyasete
biçilen anlam değişikliğini yansıtıyor. Bu değişim sürecinde politikacı,
- çizgisine göre - esasen toplumun veya devletin sorunlarıyla uğraşan
kişiden bir ‘menajere’ dönüşüyor.
Bu arada Steinbrück üzülmesin,
yeni yılla birlikte milletvekillerin maaşına 292 Euro zam (7960’dan 8252
Euro’ya yükseldi) geldi. Oysa daha bir yıl önce maaşlarına zam
gelmişti. Başbakan ile bakanların maaşına ise çifte zam geldi. Merkel’in
hesabına bundan böyle yaklaşık 17 bin Euro aylık yatarken, bakanların
aylığı da 13 bin 780 Euro’ya yükselecek. Yetmedi, 1 Ağustos’ta bir daha
zam gelecek...
Bu zamların sebep olduğu artı gider ise yıllık 3
milyon Euro dolaylarında. Bu miktar, elbetteki yurttaşların ödediği
vergilerden karşılanacak.
Hazır yurttaşlardan söz etmişken,
Almanya’da yaşayan insanların yüzde 99’u, Steinbrück’ün eksik bulduğu 17
bin Euroluk aylığı hiçbir zaman kazanamayacak. Yeni yıl onlara sunduğu
zamlar, ne yazık ki maaşlara değil ödemelere yapılacak. Mesela bundan
böyle evinde televizyonu olmayan bile ayda 17,98 Euro radyo-tv vergisi
ödemek zorunda olacak. Eskiden evdeki televizyon ve radyoların sayısına
göre vergi miktarı belirlenirken, artık ondan bağımsız olarak her ev –
zorunlu olarak – aynı miktarı ödeyecek.
Bakım sigortası
(Pflegeversicherung) primleri yüzde 1.95’ten brüt maaşın yüzde 2.05’ine
yükseldi (çocuk sahibi olmayanlar için yüzde 2.3). Emeklilik sigortası
aidatları yüzde 0.7 düşürülürken, emeklilik yaşı bir ay daha ileriye
alındı. Bu şekilde ‘mezarda emeklilik’ hedefine biraz daha yaklaşılmış
oldu!
400 Euroluk minijob’larda maaş sınırı 450 Euro’ya yükseldi.
Böylece sigortasız çalıştıran işverenler, işçileri biraz daha
sömürebilecek. Şimdiye kadar 401-450 Euro arası aylık kazanarak
‘Teilzeit’ çalışan ve bu nedenle sağlık sigortalı olanlar için 2014’ün
sonuna kadar eski kurallar geçerli kalacak. Bu arada midijob’larda da
üst sınır 800’den 850’ye yükseltildi.
Bu kadar kötü haberden sonra
bir iyi haber vermek isterdik ama maalesef... Bugünden itibaren doktor
ziyaretlerinde 3 ayda bir 10 Euro ödemek zorunda olmayışımız güzel bir
haber olabilirdi aslında. Ama emin olun ki bu değişiklik nedeniyle
oluşacak açık bir şekilde ödediğimiz sağlık sigortası aidatlarına
yansıyacaktır...
http://yeniozgurpolitika.org/index.php?rupel=nivis&id=3072
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder