Bir hafta öncesine kadar, çok da yakından Almanya politikasıyla
ilgilenmeyenlerin adını dahi duymadığı Rainer Brüderle’yi bilmeyen yok
artık. Bunun sebebi, Brüderle’nin geçtiğimiz günlerde partisi FDP’nin
kurultayında başbakan adayı seçilmiş olması değil. Hikayeyi baştan
anlatalım.
Stern dergisi muhabiri Laura Himmelreich, Eylül’de
yapılacak genel seçimlerde FDP’nin birinci sıra adayı olarak yarışacak
67 yaşındaki Brüderle ile ilgili bir makale kaleme aldı. Makale, geçen
hafta yayımlandı. İşi gereği sık sık politikacılarla görüşen 29
yaşındaki muhabir, yazısında Brüderle ile bir yıl önce yaptığı bir
görüşmeyi de anlattı.
Anlatıma göre politikacı bu görüşmede önce
genç kadının dekoltesini süzüyor, ardından “Siz bir Dirndl’in içini de
doldurursunuz” diyor. Dirndl, Bavyera bölgesine ait derin dekolteli,
üstü dar altı geniş geleneksel bir elbisedir. Brüderle ardından kadın
gazetecinin elini alıp öpüyor ve “Dans davetimi kabul etmenizi
istiyorum” diyor. Himmelreich, “Sayın Brüderle, siz politikacısınız,
bense gazeteci” şeklinde cevap veriyor. Bunun üzerine Brüderle bütün
politikacıların gazeteciler karşısında zayıf düştüğünü söyleyince kadın
gazeteci “Profesyonel yaklaşmamız bence daha doğru” diyor. FDP’linin
buna cevabı ise şöyle: “Ama sonuçta hepimiz insanız.”
Şu an büyüyerek
devam eden cinsiyetçilik tartışmasının fitilini ateşleyen işte bu
makale oldu. Twitterde bir grup kadın, makaleden yola çıkarak perşembeyi
cumaya bağlayan gece, günlük yaşamda karşılaştıkları cinsiyetçilik
örneklerini yazmaya başladı. Sonra içlerinden biri, bu tartışma için
‘çığlık’ anlamına gelen “#Aufschrei hashtag”ını kullanmayı öneriyor.
Öneri kabul ediliyor ve Cuma günü twittere tekrar giriş yaptıklarında,
binlerce kişinin - çoğunlukla kadın - #Aufschrei hashtag’ını kullanarak
cinsiyetçi yaklaşımları ifşa ettiğini görüyorlar.
Bu makalenin
yazıldığı saatlerde, #Aufschrei tweetlerin sayısı 100 bine yaklaşmıştı.
Ve tartışma twitter ile de sınırlı değil. Bütün gazete ve internet
sitelerinde haber ve yorumlar yayımlanıyor, konu televizyon
programlarında tartışılıyor. Toplum ilk defa bu çapta cinsiyetçiliği
tartışıyor.
Tabii tartışmanın iki tarafı var. Bir taraf,
Brüderle’nin sözlerini cinsiyetçilik olarak görmüyor. Taciz olarak da
görmüyor. Hatta FDP, parti olarak Brüderle’nin arkasında durduğunu beyan
etti. Yine #Aufschrei hashtag’ını kullananlar arasında, günlük yaşamda
kadınların karşı karşıya kaldığı cinsiyetçiliğin taciz kapsamına
girmediğini savunanların sayısı hiç de az değil. Buradan anlaşılıyor ki
toplumsal cinsiyetçilik, özellikle de sözlü ve fiziki taciz öyle ince
bir şekilde günlük yaşamın içine ‘sızmış’ ki, gayet ‘normal’
görülebiliyor.
Bu nedenle de mağdur uğradığı tacizi dile
getirdiğinde, cinsiyetçiliği ifşa ettiğinde, tacizci ile ilgili gayet
rahat bir şekilde ‘masum’ bir tablo çizilebiliyor. Çok da ‘masumane’ bu
kadar abartmaya gerek var mı şimdi? Ayrıca ‘Bu göğüslerle Dirndl de
doldurursun’ ifadesi sözlü taciz değil, tersine övgü! Hem kadın
dekolteli giyiniyorsa, erkekler baksın diyedir, öyle değil mi? O zaman
sonradan şikayet etmeyecek. Zaten mini etekli tecavüz mağdurları da
kendileri suçlu!!!
Cinsiyetçilik işte tam da budur. Kadın
kırımlarının zeminini oluşturan bu algıdır. Ve bu algı birçoğumuzun
bilincinde yer edinmiş.
Almanya’da konuyla ilgili başlatılan
tartışma sürüyor. İfşa ilk adımdır. Ama etkili bir mücadele için
cinsiyetçiliğin kaynağına inmeli. Tartışmanın bu yönde gelişmesini umut
edelim. Hatta buna katkı sunalım.
http://www.yeniozgurpolitika.org/index.php?rupel=nivis&id=3245
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder