"Yegen, bu quşi niye satisen? Dê hele."
Dodo derin bir nefes alıp kesik kesik bıraktı;
"Kimse kimsenin derdini bılmi Apê Mızo!"
Zavallı Dodo! Muzaffer'in kulağına bir şeyler dedi. Muzaffer boynunu
geri çekti. Dodo'nun yüzüne acıyla baktı. Titi'yi, Şaşo'yu süzdü. Kaşlarını
kaldırdı, sonra çattı. Yere baktı, başını salladı. ‘Nıç nıç nıç' diyerek
Dodo'nun omzunu tuttu;
"Beş yüz demiştin, degıl?"
"He Apê Mızo."
"Ben sahan alti yüz vêriyem, yüz de benden..."
"Yox Apê Mızo, imkani yox olmaz!"
"Olır, olır... Yüregımden qopi."
"Senın yüregınden qopi, hema benım yüregım almi."
"Al dedıııııım!"
"Almam Apê Mızo, heyatta!"
"Yaw al dedım işte, wêy!"
"Madem êleyse, ê de haydê..."
"Wêy Allah senden razi olsın Apê Mızo! Tuttıxın altun, bıraxtıxın
oltun ola!"
"Cansaxlıxi, cansaxılıxi."
Keyifle güldüler. Muzaffer, elindeki küçük çantanın fermuarını açtı.
Dodo, başını uzatıp bakınca gıcır gıcır bir deste para, paranın yanında da bir
tabanca gördü. Üstüste yutkundu, yine de bozuntuya vermedi;
"Paralar da xıcır xıcırdır ha!" dedi keyifle.
"Daha bu sebeh panqadan çekmişem."
"Verdıxçe çoxalsın, verdıxçe çoxalsın!"
"Amin, amin, amin!"
Muzaffer, paraları ‘xışt xışt xışt' sayarken, Dodo'nun içi ısındı.
"Al yegen, gule gule xarca."
"Saxoool Apê Mızo."
‘Xışt xışt xışt' saydı, sakalına sürdü.
"Bereket çarpsın!"
"Bereketi bol olsın."
"Yaw senın bu paralar da xıcır xıcırdır ha! İçımden hema burada
tıraş olmax geli."
"Ê daha yeni panqadan çektıx!"
"Belli oli, belli oli."
"Saydın? Tamamdi?"
"Tamamdır Apê Mızo. Tıqıri tıqırına alti yüz kaxıt. Sen de al
quşi, gör xêrıni..."
Kafesi hazırlayıp bir avuç buğday attı kuşun önüne.
"Yaw dur istersen, bi kere qafama süreyim hele" dedi
Muzaffer.
"Bax hêç aqlımıza bile gelmedi. Qafani getır."
Muzaffer şapkasını çıkardı, başını eğdi. Dodo kuşu çıkardı, kafaya
sürecekti ki;
"Wêy!" dedi. "Ula bu ne? Senın qafanda saç-maç yox
ki!"
Muzaffer elini ensesine vurdu;
"Arxaya sür, arxaya."
"Arxaya, yana, saxa-sola, biraz da sımbêlıne sürax."
Kuşu kel kafanın saçlı bölgelerinde gezdirdi.
Muzaffer şapkayı taktı;
"İşallah oldi!"
"Oldi, oldi. Meraq etme. Yaw Apê Mızo, ben diyiyem en iyisi sen bu
rut qafan için quşi uç gün uçırma!"
"Kuro hêç mesele degıl. On beş gün bile bekletırem, yeter ki
uçmasın!"
"Ê walla o'qeer bekletsen, artıx sen qowsan da o gêtmez."
"Êle..."
"Hetta ben diyiyem şawqayi şındiden qefese qoyax. Ne olır ne
olmaz! Xeriban alışsın kendi kendıne."
"Yaw senın qafan ne'qeer çalışi!"
Şaşo araya girdi, ciddi ciddi söylendi;
"Sen êle baxma Dodo'ya, Apê Mızo. Qafasi zehir gibidır. Eyni Uli
Cami tuwaleti gibi, tır tır tır tır, durmadan çalışi!"
Dodo şapkayı kokladı.
"Tam qafa ha! Tamamdır, quş tanıdi artıx."
"Alışır diyisen?"
"Allahına qeer hem de!"
"Ê de haydê qoy."
Dodo, şapkayı açık bir şekilde kafese bıraktı, kuşu da içine. Kuş hemen
de oturdu.
"Görisen Apê Mızo? Tanıdıx bi yer görınce nasıl otırdi? Yaa, ben
demiştım. Bêlelıxlen quş senın, qefes senın. Xêrli oxli olsın!"
Keyifle tokalaştılar. Son hazırlıklar yapılıyordu. Olup bitenleri
baştan beri izleyen tanıkların şaşkınlığındaydı sıra;
"Adam xeste oldi, sanki quşa wurıldi. Yoxsa o'qeer para kim
werır?"
"Doxri, eynen êle. Lê belê keriz, mal gibi adamdır bu Mızo!"
"Mal, hem de mal oxli mal! Qaz oxli qaz!"
"Allah kimseyi bu uç piçın torına düşırmesın!"
"Amin!"
"Bi de cam qefes getırmişler. Bax hele... Ê de haydê her şêyı
anladıx da, ula oxlım qefese ne gerek war?"
"O hooo! Êle deme! Bunlar şeytan gibidırler. Qefese qoyınca degeri
artmiş gibi oli."
"Hêç te bile..."
"Sen êle san. Walla sen de ewêlsen! Oxlım, qefes insanın gözıni
ali. Mesela, sen şındi o qefese pox qoy, sıle ‘mıllet bu paqlawadır' yutarlar.
İnancın olsın yutarlar, hem de loqım gibi!"
"Ma keriz o qeder çoxtır ki!"
"Herkes kerizdır. Mılletın topi!"
"Biz dışında..."
"Yox walla bız de!"
"Wê wêy, sahan ne oli?"
"Bişê olmi, kerizıx işte. Hem de keriz oxli kerizıx!"
"Doxri diysen, kerizıx! Enayi Gurri Mehemeyıx!"
Satıcılar bir anda kaybolmuştu ortalıktan.
Muzaffer ise, kel kafasında pırıl pırıl bir güneş ve kucağında kafesle
yürüyordu. Şapkanın içindeki kuş o kadar memnundu ki yerinden... Muzaffer
keyifle gülüyordu.
Dodo, Şaşo ve Titi arka sokağı dolanıp Muzaffer'in geçeceği köşede
beklediler. Dodo, sokakta oyun oynayan çocuklardan birini yanına çağırdı, eline
para tutuşturdu ve iyice tembihledi.
Çocuk gülerek kafasını sallıyordu. Paraya baktı, sevinçle cebine koydu.
Burnunu sildi, pantolonunu çekti ve ayakkabısını sıkıca bağlayıp tabanını
sertçe yere vurdu.
Muzaffer yaklaşıyordu. Köşeyi döndü, kuşa bakıp keyifle mırıldanıyordu.
Dodo, çocuğun ensesine vurdu;
"Hadê gözım fırla, göreyim seni!"
Çocuk, ağır ağır yürüdü Muzaffer'in arkasından. Sağına soluna baktı,
hızlandı, koşmaya başladı. Muzaffer'in gövdesi giderek büyüyordu gözlerinde.
Yaklaştıkça daha da büyüdü.
Devamı yarın akşam...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder