2. Dünya Savaşı'nın ardından, 1955 yılında Batı Almanya devleti yeniden silahlandırıldığında, hem siyasi partiler hem de çeşitli örgütler arasında konuyla ilgili ateşli tartışmalar yürütüldü. Mesele şuydu: Hitler diktatörlüğünden sonra Almanya'nın yeniden bir orduya sahip olması doğru muydu, bunu ahlaken savunmak mümkün müydü?
Nihayetinde 7 Haziran 1955'te Ordu İdaresi kuruldu ve 12 Kasım'da da ilk 101 gönüllü için askeri yemin töreni düzenlendi. Alman ordusu 'Bundeswehr' işte o zaman kuruldu. Nazi geçmişinden dolayı anayasal olarak ordunun ülkenin sınırları içinde 'görev' yapması epeyce sınırlandırıldı. Fakat kurulduğu gün NATO'ya katılan Bundeswehr, birçok ülkede 'görev' yapıyor. Dikkat edilirse bu 'yurtdışı görevler' toplum içinde pek gündemleşmiyordu,
sınırlı düzeyde tepki gösteriliyordu. Ancak 2001'de başlayan ve hala devam eden Afganistan 'görevi', ilk etapta sadece Sol Parti ve savaş karşıtı örgütlenmeler tarafından kınanırken, artık ülkede yaşayan toplumun çoğunluğu Alman askerlerinin Hindukuş'ta işinin olmadığı kanaatinde olup, bu 'göreve' son verilmesini istiyor.
Hatırlanırsa devlet ve hükümet temsilcileri uzun bir süre, Afganistan'da bir savaşın yürütüldüğünü inkar etti. Dönemin Cumhurbaşkanı Horst Köhler'in istifasına sebep olacak sözlerinin o denli skandalize edilmesinin sebebi de bu inkardı. Köhler, Mayıs 2010'da bir röportajda Alman ordusunun Afganistan'da hem ulusal güvenlik hem de ekonomik çıkarlar için savaştığını söylemişti. Ondan birkaç ay önce de, dönemin Federal Savunma Bakanı Karl-Theodor zu Guttenberg, Afganistan'da bir savaşın yürütüldüğünü itiraf etmişti.
Eğer bugün Almanya'da yaşayan insanların büyük çoğunluğu, Bundeswehr'in Afganistan'dan çekilmesini istiyorsa, inkar edilen realitenin bal gibi de ortada olmasının etkisi vardır.
Peki halk desteği olmayan, dolayısıyla bu açıdan da meşru olmayan savaşını sürdüren Alman devlet temsilcileri bu durum karşısında ne yapıyor?
DDR yıllarındaki 'özgürlük mücadelesi' ile kendini süslemekten bıkmayan yeni Cumhurbaşkanı Joachim Gauck'un dünkü açıklamasına bakalım: Efendim, yurttaşlar ile ordu arasında bir mesafe varmış. Bu mesafe kabul edilemezmiş. Yurttaşların 'yurtdışı görevlerine' tepki göstermesi doğru değilmiş...
Ve şöyle devam etmiş, özgürlük kavramını tanımlama tekelinin kendisinde olduğunu düşünen cumhurbaşkanı: "Federal ordu, özgürlüğü sınırlandıran bir şey değil. Tam tersine, ordu özgürlüğümüzün dayanağıdır. Bundan dolayı güvenimizi hak ediyor."
Gauck'a göre güvenimizi hak eden bu ordu, Eylül 2009'da bir hava saldırısında onlarca Afgan'ı katletmişti ama. Peki özgürlükten ne kastediliyor? Yakında inşaatına başlayacağı hayalet şehirlerde yurttaşlara karşı savaşa hazırlanan bir devlet ordusu, nasıl olur da özgürlüğün teminatı olabilir? Ya da şöyle soralım: Kimin özgürlüğünden söz ediliyor?
Eğer cumhurbaşkanı bugün yurttaşlara karşı orduyu savunuyorsa, sahiplenme çağrısında bulunuyorsa, bunun sebebi halk nezdinde Alman silahlı güçlerinin destek kaybına uğramasıdır. Bu ise önemli bir husustur.
http://www.yeniozgurpolitika.com/index.php?rupel=nivis&id=1896
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder