Yıl 1955. Aylardan Temmuz. 27 yaşındaki Arjantinli genç doktor Ernesto heyecanla akşamı beklemekte. Kübalı devrimci dostlarından Raúl’un abisi ile tanışacak bu akşam. Hep birlikte Kübalı María Antonia González’in Emparan Sokağı’ndaki evinde yemek yiyecekler. Eve ulaştıklarında Fidel’in dışında herkes aç bir şekilde yemeğin sofraya konulmasını bekler. Fidel ise hala ortalıkta yok. Biraz beklerken, sohbet ederek vakit geçirirler. Sonra kapı çalınır.
Gelen Fidel’dir...
Yemekten sonra Ernesto ile kendinden 2 yaş büyük Fidel María Antonia’nın evinin balkonunda sigara içip, hem geleceğe ilişkin düşler kurar, hem düşünce alış verişinde bulunurlar. Yürekleri devrim ateşi ile yanan iki genç insan, düşleri gerçek dışı kılanlara inat, güzel günlere dair hayaller kurarlar gökyüzünde parıldayan yıldızlara ve bir de bütün parlaklığı ile geceye duran aya bakarak. Ülkesi Küba’da gerçekleştirecekleri devrimden bahseder Fidel, başarısızlığa ihtimal bile vermeden. Ve yeni tanıştığı dostuna kendilerine katılıp, Küba Devrimi’nin bir parçası olmayı isteyip istemediğini sorar. Tereddüt etmeden yanıt verir Ernesto. Ve Arjantinli doktorun adı artık ‘Che’ olur...
***
Sene 1965. Che, başarıyla sonuçlanan Küba Devrimi’nden sonra gerilla mücadelesini başlatmak üzere Bolivya’ya gider. Gitmeden önce Fidel’e bir mektup yazar. Fidel mektubu, ilk kez 3 Ekim 1965’de, yeni kurulan Küba Komünist Partisi’nin Merkez Komitesi’ni halka tanıtmak için yapılan törende okur. Mektup şöyle:
Fidel,
Şu anda aklıma birçok şey geliyor, Maria Antonia’nın evinde seninle tanıştığımız gün, birlikte gelmemi önerişin, gergin bir hava içinde hazırlanışımız... Bir gün gelip bize, ölürseniz kime haber verelim diye sormuşlardı. O zaman, gerçekten ölmemiz olasılığı bizi şaşırtmıştı. Sonra bunun doğru olduğunu, bir devrimde, gerçek bir devrimde, ya muzaffer ya da ölmüş olunabileceğini öğrenmiştik. Zafer yolu üzerinde düşüncemiz pek çoktu.
Bugün her şey biraz daha az acı tonda, çünkü eskiye göre olgunlaştık, ama olaylar tekrarlanıyor. Küba toprakları üzerinde, beni Küba Devrimi’ne bağlayan görevimi tamamladığıma inanıyor, senden, yoldaşlarımdan artık benim de halkım olan halkından izin istiyorum.
Parti’nin yönetimindeki sorumluluklarımdan, bakanlık görevimden, binbaşı rütbemden, Küba vatandaşlığından resmen ayrılıyorum. Hiçbir yasal bağla Küba’ya bağlı değilim; ancak öyle bağlarım var ki, resmi evrak gibi yırtılıp atılmaz ve yok edilemez.
Hayatımın bilançosunu yaparken, devrimin zaferini güçlendirmek için, yeterince dürüstlük ve fedakarlıkla çalıştığıma inanıyorum. Biraz önemli olan tek kusurum, Sierra Maestra’daki ilk anlardan başlayarak, sana daha fazla güvenmemem, senin yöneticilik ve devrimcilik niteliklerini yeterince çabuk anlayamamamdır.
Harika günler yaşadım senin yanında, Karaibler Bunalımı’nın ışıklı ve acılı günlerinde halkımıza ait olmaktan gurur duydum.
Pek az devlet adamı, senin o günlerdeki parlaklığına, yüceliğine ulaşabilirdi. Seni hiç duraksamadan izlemiş olduğum için, senin gibi düşündüğüm, tehlike ve ilkeleri senin gibi değerlendirdiğim için gurur duyuyorum.
Dünyanın başka toprakları alçak gönüllü çabalarımın katkısını bekliyor. Senin, Küba Başkanı olarak taşıdığın sorumluluklar nedeniyle yapamadıklarını ben yapabilirim. Ayrılma saatimiz geldi.
Bunu, yaparken hem sevinç hem de acı duyduğumu bilmelisin. Kurucu olarak en saf umutlarımı, sevdiğim insanlar arasından en çok sevdiklerimi ardımda bırakıyorum. Beni oğlu gibi bağrına basan bir halkı arkamda bırakıyorum. Yine de, ruhumun bir parçası olarak kalacaklar. Yeni savaş alanlarına, bana aşıladığın inancı, halkımın devrimci ruhunu, en kutsal görevi yerine getirmenin, dünyanın neresinde olursa olsun emperyalizmle savaşmanın bilincini götüreceğim. Bu ise, en büyük yürek acısını bile yüz kez dindirir ve yatıştırır.
Tüm dünyaya örnek olmasından kaynaklanan yükümlülükleri dışında, Küba’yı her türlü sorumluluktan muaf tuttuğumu yineliyorum. Başka gökler altında, son saatim geldiğinde, son düşüncem yine bu halk ve özellikle sen olacaksın. Bana öğrettiklerin için, bana örnek olduğun için sana minnettarım. Eylemlerimin nihai sonuçlarına varıncaya kadar öğretine ve örneğine sadık kalmaya çalışacağım. Zaten her zaman devrimimizin dış politikasıyla özdeşleşmiştim, bunu sonuna dek sürdüreceğim. Nereye gidersem gideyim, Kübalı bir devrimci olmanın sorumluluğunu duyacağım ve bunun gerektirdiği biçimde davranacağım. Çocuklarıma ve eşime maddi hiçbir şey bırakmadım, bundan pişmanlık duymuyorum. Hatta memnun oluyorum ve onlar için hiçbir şey istemiyorum, nasıl olsa devlet yaşamları ve eğitimleri için gerekeni verecektir.
Sana ve halkımıza daha pek çok şey söyleyebilirdim, ama kelimelerin gerekli olmadığını, istediklerimi dile getirmeyeceğini hissediyorum. Daha fazla kağıt karalamaya değmez.
Hasta la victoria siempre! (Her daim zafere kadar!)
Partia o muerte! (Ya özgür vatan ya ölüm!)
HASTA LA VICTORIA SIEMPRE!
Seni tüm ateşli devrimci yüreğimle kucaklarım!
CHE
***
Che’nin Bolivya’da savaştığı günlerde Kübalı şair ve sanatçı Carlos Puebla, Fidel’in sesinden büyük komutanın mektubunu dinler. Mektuptan çok etkilenir. Özellikle Che’nin mektubunu bitirdiği sözler artık aklından çıkmaz olur. Masasının başındaki defterini alır eline ve yazmaya başlar, dünyanın dört bir yanında kuşaktan kuşağa aktarılacak olan şarkısını.
HASTA SIEMPRE
Aprendimos a quererte
Desde la historica altura
Donde el sol de tu bravura
Le puso cerco a la muerte
Aqui se queda la clara
La entraniable transparencia
De tu querida presencia
Comandante Che Guevara
Tu mano glorioso y fuerte
Sobre la historia dispara
Cuando todo Santa Clara
Se despierta para verte
Vienes quemando la brisa
Con soles de primavera
Para plantar la bandera
Con la luz de tu sonrisa
Tu amor revolucionario
Te conduce a nueva empresa
Donde esperan la firmeza
De tu brazo libertario
Seguiremos adelante
Como junto a ti segimos
Y con Fidel te decimos
Hasta Siempre, Comandante
SONSUZA KADAR
Biz seni sevmeyi
Tarihin yükseklerinden öğrendik
Cesaretinin güneşi
Ölümü kuşattığında (pusu kurduğunda)
İşte burada (duruyor)
Tatlı varlığının
Kalbe sıcaklık veren saydamlığı
Kumandan Che Guevara
Şanlı ve güçlü elin
Tarihe ateş açar
Bütün Santa Clara (halkı)
Seni görmek için uyandığında
Rüzgarı yakarak gelirsin
Bahar güneşleriyle..
Gülüşünün ışığıyla
Bayrağı dikmek için
Devrimci aşkın
Seni yeni bir davaya götürüyor
Ki orada senin kurtarıcı kolunun
Gücünü (sıkılığını) bekliyorlar
Biz mücadelemize devam edeceğiz
Tıpkı sen yanımızdayken olduğu gibi
Ve Fidel’le sana diyoruz ki
Sonsuza kadar, komutan
MERAL ÇİÇEK/PolitikART
👍👍
YanıtlaSil