Almanya'daki ajanslar önceki gün, korkunçluğunu tarif etmeye kelime bulamadığım dehşet verici bir cinayeti haber geçti. Olay yeri, Kürtlerin de yoğun olarak yaşadığı Berlin-Kreuzberg'teki Köthenerstr. sokağı.
Komşuların anlatımına göre pazarı pazartesiye bağlayan gece saat 01:00 sularında, Ağrı-Eleşkirtli bir Kürt olan Orhan Subay, 30 yaşındaki eşi Semanur Subay'ı zorla yaşadıkları evin çatısındaki terasa çıkardı. Burada 6 çocuk annesini öldüresiye dövdü, onu yerde yatarken defalarca tekmeledi. O sırada sesleri duyan komşular, Orhan Subay'a derhal eşini bırakmasını söyleyip polise haber veriyor.
O ne yapıyor? Eve girip iki bıçakla dönüyor. Üç kez tekbir getiriyor. "Allahu ekber! Şeytan!" diye bağırıyor. Sonra kim bilir kaç kez dayak attığı kadını bıçaklayarak katlediyor. Herkesin gözü önünde. Ardından ise elindeki kanlı bıçakla kadının bedenini parçalıyor. Başını kesiyor. Saçlarından tuttuğu başı havaya kaldırıyor, bütün herkes görsün diye, kazanılmış bir ödülü gösterir gibi! Anlaşılan
14 yıllık eşinin başını kesmiş olmak yeterli gelmiyor ona, parçalansın diye 5 katlı binanın çatısından aşağı atıyor kesik başı! Sonra başsız cesedi bıçakla parçalamaya devam ediyor. Kestiği parçaları da çatıdan atıyor. Ve bütün bunları, korku içinde pencerenin önünde duran, en büyüğü 13 yaşında olan çocuklarının gözleri önünde yapıyor.
Bu nasıl bir vahşet?
Alman basınında çıkan haberlere göre, eşiyle akraba olan Semanur, kendisine sürekli şiddet uygulayan Orhan Subay'ı cinayetten önce evden kovmuş ve artık onunla yaşayamayacağını söylemiş. Artık huzurlu, psikolojik ve fiziki şiddet olmadan yaşamak istemiş. Komşuları, Semanur'un çocuklarının eksiği olmasın diye kendi için harcama yapmayan bir anne olduğunu söylüyor.
En küçüğü 18 aylık 6 çocuk şimdi annesiz. Katil, kendi babaları.
Peki Türk basını bu haberi nasıl verdi dersiniz? Hürriyet'in haberi aynen şöyle başlıyor: "Berlin'de cinnet geçiren Orhan Subay..." Orhan Subay cinnet mi geçirdi? İçine kötü bir ruh ya da şeytan mı girdi, cin mi ona bu dehşet ötesi cinayeti işlettirdi? Ki adam önceden eşini "başını keserim" diye tehdit etmiş. O sözleri de mi cin söylemiş?
Bir cinayeti "cinnet" diye lanse etmek, katili aklamaktır. O katilin aslında suçsuz olduğunu söylemektir. Katil aslında iyi insan da, işte o an cinnet geçirmiş...
Neredeyse bütün Türk gazetelerin servis ettiği haber şöyle devam ediyor: "Korkunç cinayet Orhan Subay'ın sevgilisi Leyla adındaki İranlı kadın yüzünden işlendi." Suçlu bulundu: Suçlu bir kadın. Katil erkek suçsuz!
İşte bu zihniyet öldürüyor. Bu, kırım zihniyetidir. Ve bu zihniyet Kürt toplumun da önemli bir kısmı tarafından paylaşılıyor. Öyle olmasaydı kasım ayında kendi kardeşleri Êzîdî genç kadını Arzu'nun katili olur muydu? Öyle olmasaydı aralık ayında 13 yaşındaki Güney Kürdistanlı Souzan Hannover taraflarında kendi babası tarafından öldürülür müydü? Bu cinayetleri onaylayanlar az mı?
Merak ediyorum, Orhan Subay'ın evli iken yaşadığı ilişki sonucu iki çocuk sahibi olmasına çevresi tepki göstermiş mi? Tepki veya tavır göstermeyi bir kenara bırakalım, bunu ayıpsadılar mı, yanlış buldular mı? Yoksa hak mı gördüler? Düşünebiliyor musunuz, Orhan Subay anneleriyle aynı binadaki bir dairede yaşayan diğer iki çocuğunu bazen Semanur'a bırakmış, onlara da baksın diye! Bu nasıl bir pişkinlik, nasıl bir arsızlık!
Bir kadının onuru işte tam da böyle, yeniden ve yeniden ayaklar altına alınır.
Semanur, kendi eşi tarafından psikolojik ve fiziki şiddete maruz bırakılmaya, aldatılmaya, onuru çiğnenmeye bunca yıl katlandıktan sonra artık 'dur' dediği için katledildi. Ve birçok kadın bugün, çocuklarının ya da geniş ailenin 'iyiliği' için bu işkenceye katlanıyor.
Ya katlanmak ya da katledilmenin ötesinde bir yol yok mu? Var ama Souzanlar, Arzular, Semanurlar çoğalıyorsa habire, demek ki o yolu yeterince açamadığımız gibi kadın cinayetlerinin yolunu da daraltamadık.
Not: Dün savcılığa çıkarılan Orhan Subay, cinayeti itiraf ederken, pişmanlık duymadığını söylemiş!
http://www.yeniozgurpolitika.com/index.php?rupel=nivis&id=1850
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder