1 Haz 2012

Kürtçe mizaha yeni bir soluk: Golik

Bolu F Tipi hapishanesindeki siyasi tutsakların hazırladığı Kürtçe mizah dergisi Golik'ın ilk sayısı çıktı. Pêkenok'tan karikatüre, çîrok'tan aforizmaya zengin bir içeriğe sahip olan Golik, geçmişte çıkarılmış olan Kürtçe mizah yayınlarının devamcısı niteliğinde.

MERAL ÇİÇEK

Bolu F tipi hapishanesindeki siyasi tutsakların hazırladığı Kürtçe mizah dergisi Golik'ın ilk sayısı çıktı. Tewlo ile başlayan Kürtçe mizah dergi geleneğini, Golik devraldı. Kürtçe dergi alanındaki bu yeni soluğun en büyük özelliği ise, 'içeriden' hazırlanıyor olması. Hal böyle olunca, derginin yazıları ve çizimlerin tamamı savcılık incelemesinde "GÖRÜLDÜ" mührü alarak geçti. Fikri bir F Tipi Hapishanesinin bir hücresinde doğan Golik, pêkenok'tan karikatüre, çîrok'tan aforizmaya zengin bir içeriğe sahip. İlk sayısı geçtiğimiz günlerde çıkan ve İstanbul'daki Fırat Gazetesi ile dağıtılan Golik'ı, hem derginin yayın kurulunda bulunan hem de karikatür ve çizimleriyle katkı sunan Mehmet Boğatekin ile konuştuk. Konuştuk derken, 1997'de tutuklanıp müebbet hapse mahkum edilen ve şu anda Bolu F tipi hapishanesinde tutsak Boğatekin ile mektup yoluyla söyleştik...

İçeride mizah dergisi hazırlama fikri nasıl doğdu?
Uzun zamandan beridir hapishanede karikatürle uğraşan arkadaşlar olarak 'Neden hala Kürtçe mizah yapan bir dergimiz yok?' sorusunu kendi aramızda tartışıyorduk. Dışarıda diğer dillerden yayınlanan onlarca mizah dergisi olmasına rağmen Kürt dilinde yayınlanan
bir tek mizah dergisinin olmaması, bu alanda bir boşluk yaratıyordu. Açıkçası böyle bir girişimi dışarıdaki karikatürcülerden bekliyorduk. Uzunca bir süre hem bekleyiş içerisinde olduk hem de kendi aramızda düşünsel anlamda fizibilite çalışması yürüttük. Dışarıda herhangi bir kıpırdanma olmayınca bu işi biz başlatalım dedik. İçeride böyle bir girişimi başlatmanın çok zor olacağını biliyorduk. Hazırlık aşaması, basımı ve dağıtımına kadar binbir zorlukla karşılaşacağımızı da tahmin ediyorduk. Zorlukları ne kadar çok olsa da sabır ve dirayetle teker teker bunları aşabileceğimize inanıyorduk. Nitekim öyle de yaptık ve girişimi başlattık. Derginin hazırlıklarına başladığımız dönemde hoş bir sürprizle karşılaştık: UNESCO'nun desteğiyle Maltepe Üniversitesi'nin açtığı 'İnsan Hakları' konulu karikatür yarışmasında ikincilik ödülü aldım. Para ödülünü derginin basım masraflarına ayırdık. Kalan eksiği de aile çevresinin desteğiyle tamamladık.

Uzun bir süredir hapishanede karikatürle uğraşıyorsunuz. Mizaha nasıl  bir anlam biçiyorsunuz?
Mizah, tarihin her döneminde ağır baskı koşullarında yaşayan toplumlar için bir soluk borusu olmuştur. Hem toplumu rahatlatmış, hem siyaseti yumuşatmış hem de güçlünün gücüne karşı zayıfın en etkili silahı haline gelmiştir. Kürt halkı da şu anda benzer koşulları yaşamaktadır. Mizaha duyulan ihtiyaç her zamankinden daha fazla olmuştur. Türkiye tarihine bakalım: 1940'lı yıllarda tek partili sistemin adeta toplumu cendereye aldığı bir dönemde Sabahattin Ali ve Aziz Nesin'in öncülüğünde çıkarılan Markopaşa, toplumsal muhalefetin sesi haline gelmiştir. Yine benzer koşulların yaşandığı 12 Eylül rejimi döneminde de Gırgır, bütün günahlarıyla birlikte cunta rejimine karşı mizahın diliyle muhalefetini sürdürebilmiştir. Mizah, doğası gereği nerede baskı varsa orada doğar, büyür ve gelişir.

Geçmişte çıkarılan Pîne dergisi gibi tek tük Kürtçe mizah yayınları, varlıklarını sürdüremedi. Bu bağlamda nasıl bir vizyona sahipsiniz?

Sağdaki M. Boğatekin

Kürtçe aslında mizah anlamında çok zengin bir dildir. Fakat şimdiye kadar bilinen nedenlerden dolayı sadece sözel düzeyde kaldı. Baskı ve imkansızlıklar dilin yazılı alanda gelişimine engel oldu. İşte biz, biraz da anadilimize vefa borcumuzun gereği olarak bugüne kadar sözel düzeyde sınırlı kalmış mizah kültürümüzü çizgilerin gücüyle yazılı ve görsel alana taşımaya çalışacağız. Vizyonumuz çok büyük ama adımlarımızı çok küçük atacağız. Kartopu gibi büyüme stratejisini esas alacağız. Tek başımıza bu işin sorumluluğunu kaldıramayacağımızı biliyoruz. Bunun için dışarıdaki mizah sever dostların her anlamda desteğine ihtiyacımız var. Golik'ı birlikte besleyelim ve birlikte büyütelim. 1992 yılında Tewlo ile başlayan, 2000'de Pîne ile devam eden Kürtçe mizah dergiciliği bu kez Golik ile sürsün istiyoruz.

Dergiye kimler, nasıl katkı sunuyor?
Golik fikri F tipi hapishanenin bir hücresinde doğdu. Dolayısıyla doğumuna ilk tanıklık edenler ve katkı sunanlar, hapishanedeki tutsaklar oldu. Fakat Golik'ın cezaevi duvarları arasında mahsur kalmasını istemiyoruz, o dışarıda özgür dolaşsın istiyoruz. İlk sayıyı oluştururken henüz birçok mizahçıya ulaşamamıştık. Dolayısıyla bu sayımız ağırlıklı olarak Bolu F Tipi Hapishanesi'nde bulunan tutsakların katkısıyla oluştu. Diğer sayılarda bütün hapishanelerdeki mizahçılara ulaşacağız ve derginin sayfalarını daha renkli kılacağız. Sadece hapishanedeki çizerlerin ürünleriyle de sınırlı tutmayacağız. Türkiye ve dünyadaki bütün çizer dostlara kapımız açık olacak.
İlk sayı, benim ve Azadiya Welat gazetesinde de çizimleri yayınlanan Senar Dolaz tarafından toparlandı, ilgili birçok tutsak da esprileriyle katkı sundu. Ayrıca henüz lise ve üniversite öğrencisi olan genç çizerlerimiz Feyroz Huseydan, Mem Fêrîk, Serfiraz Zîrek de çizgileriyle dışarıdan katkı sundular. Düğün salonu yöneticisi Demet de 'Demetsi Haller'de aile hayatından esprilerle katkı sundu.

Golik itaate gelmez

Derginin ismi için neden buzağa anlamına gelen Golik'ı seçtiniz?
Kürtler esasında çoban bir halktır. Yaşadığı coğrafyada binyıllardan beri ağırlıklı hayvancılıkla geçimini sağladılar. Bu nedenle her daim hayvanlarla içiçe yaşadılar ve hayvanlarıyla kurdukları ilişkiler sosyal yaşamlarında, kültürlerinde önemli yer işgal etti. Dillerinin yasaklı olduğu dönemlerde çocuklarına Kürtçe isim koyamadılar fakat Kürtçe'nin en güzel isimlerini hayvanlarına koydular. Azgın, yırtıcı hayvanlarına da hazzetmedikleri bazı Türk siyasetçilerin isimlerini koydular. (Sorguya alındıklarında ne de olsa inkar edebiliyorlardı) Böylece dillerine yasak koyanları kendi yöntemlerince protesto ediyorlardı.
Biz de dergimize en uygun isim olarak Golik'ı seçtik. Telaffuz edildiğinde insanın yüzünde hınzırca bir gülümseme bırakan Golik, doğası gereği 'asi'dir. Emre-itaate gelmez. Biraz da 'arsız'dır. Büyük ağabeyleri terbiye edilmiş halde boyunduruğa boyun uzatırken, o, yaramaz bir çocuk gibi uzakta durur, bakıp bakıp alay eder.

Not: Dergi, btek2005@gmail.com adresinden temin edilebilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder