15 Mar 2014

Bu pickup o pickup!


Serhildanın 10. yıldönümüne bir gün kala Qamişlo’da halk belediyesi binasına yapılan saldırıda hayatını kaybeden Helepçe Taha Xelil’e ve doğmamış çocuğunun anısına

Bir şehrin ölüm kokabileceğini bilmezdim.
Kış daha veda etmemişti. Ama gökyüzü o gün masmaviydi. Çok zaman önce değil; bu yılın ilk günlerinden birinde.
Son dönemde yoğun protestolara sebep daracık ana yol kalabalıktan geçilmiyor. Cadde de bir o kadar kalabalık. Birkaç kara çarşaflı kadın gözüme ilişiyor. Bir de koşar adımla evin yolunu tutan öğrenciler. Kız öğrencilerin başında beyaz örtüler. Beyazla siyah arasındaki mesafe ne kadardır?
* * *
Deqîqeyek, nîv deqîqe
Çend saniye ber bi yanzde
Ezman wek giyanê Mewlewî saf û ronî bû
Wek hespê Ahmed Muxtar
Di nav hêşinahiya Şarezûr de
Canîka biharê bi şirrîn bû
Giragulan weke Goran
Gulstêrkên weke şiîran,
li porê xwe didan.
* * *
Burası Halepçe. Aldanmayın baharı müjdeler gibi duran mavi gökyüzüne. Ölüm yağdırdı bu topraklara. Ölüm kokuyor hala yeşeren çimler. 27 yıl geçti. Geçmedi bu koku.
Şehrin en yalnız ama en kalabalık yeri olan mezarlığın önündeki siyah levhada şöyle yazıyor: Baas üyelerinin girişi yasaktır! Etrafı dağlarla çevrili. Nedense bana bir teseli gibi geliyor. Hiç olmazsa binyıllardan beri bize sığınak olan dağlardan mahrum değil ölülerimiz. O gün koruyamadı dağ evlatlarını. Ansızın geldi ölüm. Öyle bir geldi ki yaşamı durdurdu. Evrenin saati o an durdu sanki. Öylece kalakaldılar. Gözlerini kapama vakti bile bulmadılar. Beş bin insan. Dile kolay. Bir şehir hangi mezarlığa sığdırılabilir? Sanmayın ki her birinin kendi mezar taşı var. Çoğunun adı bile yok.
Mermerden toplu mezarlara gömülüdür Halepçe. Birinde 24 can. Bir diğerinde 1500. Bin beş yüz! Siz hiç bin beş yüz insanın gömülü olduğu mezar gördünüz mü?
* * *
Ji bo şehîdekî û du, sê û çar
Ew dem min herdu çavên xwe wek Nalî
dikir du cuh û du çem.
Min ew dem ji bo malek û gundek
û baxekî bi ciwanî mirî
Min vî dilê xwe dikir ewrekî payîzî
Lê vêga ji bo pênc hezaran
Ez çawa karim du çav bikim
pênc hezar gol û derya,
du destan çawa bikim pênc hezar
mirdayeqên şewitî,
Dilekî bikim bi pênc hezar ewr
Ez heriya kurê bi pênc hezar
qirikên fetisî de dakim.
* * *
“Ölen insanların cesetleri hep buraya, bu mezarlığa taşınmış. Cesetler pickup’lara ya da başka araçlara yüklenip buraya taşınmış. Bazıları da insanlar tarafından taşınmış. Her taraf ceset yığınlarıyla doluydu. Topluca gömüldüler.” Böyle dedi mezarlık bekçisi.
Roboskî’de katır sırtında taşındı ölülerimiz. Halepçe’de paslı pickup’larda. O kadar çoktu ölüler.
Öyle bir pickup Halepçe müzesinin önünde. Yerde patlamış bombalar. Anlamıyorum önce bu aracın neden burada durduğunu. Bir açıklama yok yanında. Yan kapısının camı yok. Kafamı içeriye uzatıyorum. Yok, içinde bir şey yok. Pasına dokunuyorum. Bilmiyorum ki. Bilsem korkarım dokunmaya.
Sonra içeri geçiyoruz. Camekanlarda fotoğraflar, fotoğraf makineleri, haber köpürleri. Birinde, Kimyasal Ali’nin asıldığı ip. Fotoğraflara bakıyoruz sırasıyla. Birinde bir pickup var. İçinde iki insan. Şoför koltuğunda genç bir erkek. Yanında bir çocuk. Oturdukları yerde uykuya kalmış gibiler.  Ama onların da gözü açık. Ölüme yol almışlar bilmeden. Belki de ondan kaçmaya çalışmışlardır.
Bir başka fotoğrafta aynı pickup. Mezarlığın önünde durmuş. Arkada dağlar. Yerde cesetler. Üstüste yığılmışlar. Pickup’ın kasasında kalan cesetler yerdeki yığının üstüne atılıyor...
* * *
‘Îro tenê di navbera du saetan de
li nav sînga bajarê min pêncî çem xeniqandin’
Qudis wisa got.
‘Îro tenê di nav yek saetê de
di nav serê bajarê min de
sed stêrkên min serjê kirin.’
Hîva şeva ezmanê Santîago wiha ji min re got.
‘Îro tenê di nav nîv saetê de
li ser kevirê reş î pişta min
mêjiyê gelek mirovên min perçiqandin.’
Hespekî reş î bijsor ê Afrîkaî wiha ji min re got.
Min jî got;
‘Birano !
Tenê cudahiya navbera me ev e
Bajarê min wisa kuştin ku, deqîqe jî pê nehisiya.’
* * *
Bu pickup o pickup! Camlarından içeri sızan zehir ile genç bir erkek ile belki çocuğu, belki de kardeşi olan bir küçük kıza mezar olan pickup.  Onlarca, hatta yüzlerce cansız bedene tabutsuz cenaze aracı olan pickup. Şimdi Halepçe Anıtı’nın altında, öylece pas tutmuş bombaların yanında duruyor. Motoru bozulmuş gibi. Ya da sahibi bulunamamış gibi. Üstündeki pas, kapanmayan bir yaranın izleri. Halepçe, dikişi tutmayan yaramız. Halepçe, birîna me kurdan. O yaranın bir gün iyileşebilmesi için – ki bu mümkünse eğer - gerçek bir yüzleşme ve katliamın bütün yönleriyle aydınlatılması gerekir.
* * *
Piştî yanzde
Tenê dengek tenê pistînek
Li wî bajarî ku digihîşt çiya
Di nav behra jehrê de
Bask dida ber bi jiyanê
Tenê dengek piştî yanzde
Dengê banda teyba li nav xanî
Ku marşa çek û pêşmerge lê dida..

Dizeler, Şêrko Bêkes’in Helepçe şiirinden alınmıştır.

* PolitikART'ta yayımlandı.

1 yorum:

  1. Yazıyı okuduktan sonra gözyaşlarına hakim olabilir mi insan ? Binlerce masum,Baas rejiminin soykırımlığına uğramış binlerce kadın,çocuk,yaşlı veya genç..Bunların ötesinde insan olmaları...Gözyaşlarımızın tutmamıza engel olan binlerce Kürt soyadaşlarımızı.soykırıma uğrayan binlerce insanın ruhlarını ferahlatmak adına bu soykırıma sebep olanlardan hesap sormak ümidiyle...
    Mehmet Zeki...

    YanıtlaSil