Vartolu Yüsra Sukaya, Düsseldorf’ta yaşayan Kürtler arasında tanınan bir
simaydı. Cumartesi günü Paris’te yapılan yürüyüşe katılarak hem kadına
yönelik her türlü şiddete hayır diyecekti hem de 2 ay önce o şehirde
katledilen 3 Kürt kadınını – Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla
Şaylemez’i – anacaktı. Olmadı. Ne kadına yönelik şiddete son diyebildi
ne de Paris katliamını kınayabildi. Çünkü kendisi katledildi. Üstelik 8
Mart gününde.
Mehmet Sukaya’yı da Düsseldorf ve çevresinde tanımayan
yok. Mele’dir. Camilerde vaaz veriyordu. Şehirdeki derneğe gidip
geliyordu, etkinliklere katılıyordu. Hatta zaman zaman gazetemize haber
hazırlayıp gönderiyordu. 32 yaşında. Üniversite mezunu. Yurtsever bir
aileden geliyor. Babası Şêx M. Emin Sukaya 20 yıl önce kontralar
tarafından katledilmiş.
Gayet ‘normal’ bir profil, değil mi? Üniversite okumuş, dindar, yurtsever, üç çocuk babası bir Kürt.
Cuma
günü, vasıflarına bir yenisi eklendi; Mehmet Sukaya, bir katil. Aynı
zamanda amca kızı olan eşini katletti. Üstelik arkadan boğarak.
Cinayetten sonra 31 yaşındaki eşinin cesedini yatağın altına sakladı.
Sonra çocuklarını alıp havaalanına gitti, Ankara’ya ailesinin yanına
uçtu.
Cumartesi Ankara’da teslim oldu. Alman polisi, Türk devletinin
kendi vatandaşlarını genelde teslim etmediği gerekçesiyle iade
talebinde bulunmadığını açıkladı. Türk yargısının kadın katillerine
yaklaşımı ise ortada. Dolayısıyla Mehmet Sukaya’nın ya hiç ya da çok
hafif bir ‘ceza’ alması muhtemel.
Merkezi Düsseldorf’ta bulunan Cenî
Kürt Kadın Barış Bürosu, konuyla ilgili önceki gün yazılı bir açıklama
yaptı. Açıklamada öğreniyoruz ki Yüsra, nişanlandığı andan itibaren
Mehmet Sukaya tarafından şiddetin farklı türlerine maruz bırakılmış.
Evin duvarları ardında ‘görünmez’ bir şiddet değil bu. Daha nişanlıyken
bacağından vurulmuş.
Almanya’da şiddet daha sistematik bir hal
almış. Biliyoruz ki bir kadın için yurtdışında eş şiddetine karşı koymak
daha da zor. Dil sorunları, yabancı çevre, ekonomik ve toplumsal
bağımlılık, aile desteğinin olmayışı vs. gibi faktörler, birçok Kürt
kadınını şiddete ‘katlanmaya’ zorluyor.
Yüsra Sukaya, her şeye
rağmen itiraz etmiş, katlanmamaya karar vermiş. Polise başvurmuş, Mehmet
Sukaya’yı şikayet etmiş, eşinin gözaltına alınmasını ve evden
uzaklaştırma cezasını almasını sağlamış. O cesur davranmış, üç çocuğu
ile zor koşullar altında yaşamayı göze almış. Yeter ki hayatında artık
şiddet olmasın.
Peki bu konuda onu desteklemesi gereken aile ve
akrabalar ne yaptı? ‘Düzen bozulmasın’, ‘aile dağılmasın’ diye
şikayetini geri alması için üzerinde baskı uyguladılar. Yüsra
uzaklaşmaya çalıştıkça onu katili olacak adam ile yakınlaştırdılar.
Geçen
hafta bir kez daha uzaklaşmaya çalıştı ondan. Muhtemelen yine şiddet
gördükten sonra eşinden evi terk etmesini, aksi takdirde polise
başvuracağını söylemiştir. Mehmet Sukaya, bunun üzerine ablasının yanına
gitmiş, birkaç gün orada kalmış. Cuma günü ise Yüsra’yı katletmek üzere
eve girmiş.
Şimdi onları tanıyan herkes bu cinayeti ve Mehmet
Sukaya’nın geçmişten beri uyguladığı şiddeti anlatıyor, konuşuyor. Ve
görülüyor ki aslında çevrede – aileden tutalım Düsseldorf’taki Kürt
kurumlarına – Mehmet Sukaya’nın eşine sistematik şiddet uygulayan biri
olduğunu bilmeyen yoktu. Ama tavır alınmamış.
Yüsra ve Mehmet Sukaya
yakın akraba. Dolayısıyla katledenin de katledilenin de ailesi, çevresi
bir. Elbirliği ile Yüsra’yı şiddete mahkum eden akrabaları bu cinayete
nasıl yardım-yataklık ettiklerini iyi görmeli. Onlar suçlu. Günahkarlar.
Ama Mehmet Sukaya’nın eşine nasıl bir şiddet uyguladığını bilip de
ses çıkarmayan, selam veren, tavır almayan, yetkili yerlere haber
vermeyen herkes – ister birey ister kurum – bu cinayet vesilesiyle
kendini çok ciddi bir biçimde sorgulamalı. Biz potansiyel katillere
selam verdikçe, onlara yaşam alanlarımızda yer verdikçe hem kadın
katliamları devam edecektir hem de şiddete karşı tek bir sözümüzün
kıymeti olmayacaktır.
Yüsralar ölmesin diyenler, Mehmetlere selam dahi vermemeli. Teşhir etmeli.
Bu
konuda öncülük görevi kadınların. Fakat birçok yerde kadın iradesinin
aldığı tavır, erkeklerce boşa çıkarılabiliyor. O yüzden artık kadın
iradesini boşa çıkaranlar da teşhir edilmeli. Belki o zaman bazı şeyler
değişir.
http://yeniozgurpolitika.info/index.php?rupel=nivis&id=3515
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder