Türk başbakanı Erdoğan, dün iki günlük ziyareti için dışişleri bakanı
Davutoğlu ile Almanya’ya geldi. Akşam saatlerinde Berlin’deki yeni Türk
büyükelçiliğinin açılışını yaptı. Bugün ise Alman şanselör ile öğle
yemeğini yiyecek. Erdoğan-Merkel görüşmesinde, PKK, Kürt sorunu ve
Suriye meselesi temel gündem olacak. Açlık grevindeki tutsaklar için „Aç
kalan falan yok, herkes her şeyi yiyor“ diyerek ahlaksızlığı gözler
önüne seren Erdoğan, Merkel ile yemek yediği sıralarda, Başbakanlık
konutunun dışında binlerce kişi – Kürt, Ermeni, Asuri, Türkiyeli, Alevi,
Êzîdî – onu ve temsil ettiği rejimi protesto edecek. Çünkü bu rejim,
farklılıklara düşmanlık yapıyor. Çünkü bu rejim savaştan besleniyor.
Çünkü bu rejim, Kürtlere bir tek ölümü layık görüyor. Bu rejim
soykırımcıdır, ırkçıdır, kendisinden olmayanın düşmanıdır. ‘Tek vatan,
tek millet, tek bayrak, tek din’ diyen Erdoğan’a karşı yarın Berlin’de
farklı milletler ve inançlar buluşacak, farklı bayraklarla tek ses
olacak. Ve orada bulunacak sesler, 50 günden beri açlık grevinde olan
tutsakların sesine de ses katacak, onların taleplerini sahiplenecek.
Erdoğan
dün geldi ama Alman gazeteciler, günler öncesinden yazıp çizmeye
başladı. Dün onlarca haber, analiz ve makale arasında öne çıkan
başlıklardan bazıları şöyle: ‘Recep Tayyip Erdoğan’ın ikili oyunu’,
‘Onbinler Erdoğan’ı protesto edecek’, ‘Erdoğan Suriye konusunda destek
arıyor’. Sol Junge Welt gazetesi, ‘Savaş kışkırtıcısı defol’ manşetiyle
çıktı.
Geçen yılki seçimlere kadar Alman ana akım medyasında genelde
Türkiye ve özelde Erdoğan ile ilgili haberlerde, AKP’den genelde övgü
ile söz ediliyordu. Ne de olsa Ortadoğu’da çalkantılı bir süreç
başlamıştı ve AKP, bu ülkeler için ‘rol model’ idi. Sonra birden işler
değişmeye, Alman ana akım medyası AKP’nin ve onun başındaki Erdoğan’ın
totaliter yüzünü görmeye başladı. Öyle ki Erdoğan’la ilgili haberlerde
agresif pozlarını daha sık görür olduk.
Bu bağlamda Almanya’nın önde
gelen basın kuruluşlarında 2 günlük Berlin ziyareti ile ilgili
haberlerde, „kendine sevdalı, agresif, milliyetçi ve militarist“ bir
Erdoğan portresi çiziliyor. Aynı zamanda şimdiye kadar kendini ‘ılımlı
İslam’ şeklinde yansıtan AKP’nin Türkiye’de toplumsal ve kültürel iklimi
giderek sistematik ve baskıcı bir şekilde boğduğu, en ufak bir muhalif
sesi cezaevleri duvarları arasında boğmaya çalıştığı ifade ediliyor.
Ayrıca, komşularla ‘sıfır sorun’ politikası geliştirme iddiasında olan
AKP’nin, günümüzde bütün komşuları ile sorun yaşadığı ve siyasetinde
ciddi çelişkiler taşıdığı, dünkü haberlerde dile getirildi.
Alman
ana akım medyasının şimdiye kadar görmezlikten geldiği gerçekleri
görmeye ve kamuoyuna yansıtmaya başlaması elbette olumlu bir nokta.
Fakat bu durumun arka planında, egemenin diğer egemenden duyduğu
rahatsızlık da var. Görünüşe bakıldığında, Almanlarla Türklerin
birbirinden pek haz almadığı düşünülebilir. Ama doğrusu iki ulusun
zihniyet yapılarına ve kodlarına bakıldığında, birbirlerine ne kadar da
benzedikleri görülür. Üstten uluslaşma süreçleri önemli paralellikler
gösteren egemen Türk ve egemen Alman zihniyetleri, üstlünlüğü kimseye
kaptırmaz. Almanların Erdoğan’ın sultanlık havalarından bu denli
rahatsız olmasının bir örtük sebebi de budur.
Hazır sultanlık
havalarından söz etmişken; Erdoğan’ın Almanya ziyaretinin asıl sebebi,
dün akşam yapılan büyükelçilik açılışı. Berlin’de diplomatik
temsilciliklerin bulunduğu Tiergarten semtinde inşa edilen
büyükelçiliğin arsası, 1918 yılında Osmanlı İmparatorluğu tarafından
satın alınmıştı. Ancak İkinci Dünya Savaşı’nda, Türk elçiliği de
yıkılmıştı. Sonra zaten başkent Bonn oldu. Bonn’dan Berlin’e
dönüldüğünde Türk diplomatları sıradan bir binaya taşınmıştı. Dün
açılışı yapılan 30 milyon Euroluk elçilik binası ise, Türkiye’nin dünya
çapındaki bütün büyükelçilikleri arasında en büyük ve en gösterişli
olanıdır. Ve bu bina ile elbette mesaj da veriliyor. Şimdi önemli olan,
bu mesaja nasıl bir mesajla karşılık verileceğidir.
* * *
Çağdaş
Kürt edebiyatının en büyük şairlerinden; kalemi, sesi ve yüreği ile her
daim halkının yanında yer alan, onun sesi olan Arjen Arî’yi yitirdik.
Kürdistan’da hayatın durdurulduğu bir anda sessizce ayrıldı aramızdan.
Yayımlanan son divanı olan ‘Payîza Peyvê’de yer alan ilk şiiri, şu
dizelerle bitiyor: „ez/ mîna duh/îroj jî netirsiyam ji mirinê!“ Ölüm
Ondan korkmuş olmalı ki, bir sonbahar gününde alp götürdü Onu.
Ailesinin, sevenlerinin ve bütün Kürt halkının başı sağ olsun...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder