5 Eyl 2012

Katliamcı terfi ederse...


Bundan tam üç yıl önce, 3'ü 4 Eylül 2009'a bağlayan gece Alman ordusu Bundeswehr'in talimatıyla Afganistan'ın Kunduz kentinde hava saldırısı düzenlendi. Sonradan, bombalanan insanların 'terörist' sanıldığı söylenecekti. Bu bombardımanda çoğu sivil ve aralarında gençlerle çocukların da bulunduğu en az 142 insan öldürüldü. İnsanlar, Taliban güçlerince kaçırılan ve mazot taşıyan iki tankerin etrafında toplanmıştı. 
Bu korkunç katliamın üzerinden tam üç yıl geçti. Peki bu üç yıl içinde neler yapılmış, neler yapılmamış?
Almanya hükümeti, katliamın sorumluluğunu üstlenmediği gibi mağdurlardan özür de dilemedi. 
NATO öncülüğünde Afganistan işgali için oluşturulan Uluslararası Güvenlik Yardım Kuvveti (ISAF) raporuyla yetinen Alman hükümeti, konuyla ilgili ayrı bir soruşturma yürütmeye gerek duymadı. Muhalefetteki partilerin baskısıyla meclis araştırma komisyonu kuruldu. 
Uluslararası hukuktan ötürü tazminat zorunluluğu bulunmadığını ifade etmekten utanmayan hükümet, sözümona "insani sebeplerden ötürü gönüllü bir temelde" mağdurlara "destek ödemelerinde" bulundu. Bir cana biçilen "fiyat" 5 bin Dolar! Hatta tam öyle de değil, çünkü aile başına – o aileden öldürülen fertlerin sayısını gözetmeksizin – 5 bin Dolar ödenmiş. 
Ödenen bu miktarı tazminat olarak değil de, uluslararası hukukta geçen "Ex-gratia ödemesi" terimi ile adlandırma ısrarının arkasında, katliamın sorumluluğunu kabul etmeme yatıyor. Zira işlenen bir suç veya yapılan bir 'hata' tazmin edilir. Tazminat yoksa suç da yok!
Kunduz katliamından sonra fatura, dönemin Federal Savunma Bakanı Franz Josef Jung'a kesildi. Ancak Jung, katliamın kendisinden dolayı istifaya zorlanmadı. Parlamentoyu ve kamuoyunu konuyla ilgili zamanında doğru bilgilendirmediği gerekçesiyle istifa etmek zorunda kaldı. Onun koltuğuna oturan Karl-Theodor zu Guttenberg ise Jung'un istifasından hemen sonra genelkurmay başkanının ve Savunma Bakanlığı'nda görevli bir devlet bakanının görevlerine, kendisinden bilgi sakladıkları iddiasıyla – muhalefette kuşku uyandıran bir şekilde - son verdi. 
Tekrarlayalım, ne Savunma Bakanı, ne Genelkurmay Başkanı ne de Devlet Bakanı, Kunduz katliamının sorumlusu olarak koltuğundan olmadı. 
Peki bizzat katliam talimatını veren Albay Georg Klein'a ne oldu dersiniz? Geçtiğimiz ay, terfi etti. Yakında törenle general olacak!
Geçtiğimiz yılın Aralık ayında mağdurları Almanya'da temsil eden iki avukat, Bonn Eyalet Mahkemesi'nde Federal Hükümet'e karşı dava açtı. Hükümet, savaşta Alman sorumluluk hukukunun geçerli olmadığı gerekçesiyle, davanın Afganistan'daki silahlı mücadelenin bitimine kadar dondurulmasını istedi. Mahkeme bu konuda henüz karar vermedi. 
Kunduz katliamı için de "operasyon hatası" veya "tali hasar" ('Kollateralschaden') diyenler oldu. Ancak son dönemde sık sık kullanılan bu kavram ile, çok önemli bir gerçeğin üstü perdeleniyor. Operasyonun kendisi 'doğru' mu ki, arada bir operasyon 'hataları' da olsun? Meşru bir savaştan mı söz ediyoruz? Kim kime karşı, hangi amaçla savaşıyor? Alman askerlerinin orada, Afganistan'da ne işi var? Afganistan'ın komşu ülkesi mi? Aralarında bir husumet mi vardı savaş çıktı? Üzerinde anlaşamadıkları bir sınır mı var? Nedir mesele? Orada, kimin çıkarları için insanlar ölüyor ve öldürüyor? 
Afganistan, uluslararası güçlerin işgali altında. Bu güçler, orada bir savaş yürütüyor. Bu savaş uluslararası hukuka göre "kanuni" olabilir, ama meşru değil. Kunduz'daki katliam da bir "operasyon hatası" veya "tali hasar" değildi. Savaşın ve işgalin doğasında katliam var. Eğer Alman hükümeti Kunduz katliamının sorumluluğunu üstlenmeyip, talimatını veren kişiyi terfi ediyorsa, bundandır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder