Adil Okay'ın "Kıyıya Vuran Dalgalar" isimli kitapla ilgili yazısını aşağıda paylaşıyorum. Dışarıda Deli Dalgalar İnsiyatifi'nce derlenen bu kitabı Murathan Mungan, 2 Haziran (gelecek haftasonu cumartesi) saat 15:00 ila 18:00 arasında imzalayacak. Adres: Khalkedon Kitabevi - Caferağa Mah. Sakız Sk. No: 12A (Caferağa Spor Salonu karşısı) Bahariye - İstanbul.
Dışarıda Deli Dalgalar'ın çağrısı şöyle:
Sevgili arkadaşlar,
İmza günümüze katılımınız, hapishanelerdeki binlerce siyasi tutukluya destek olacaktır. İmza gününe gelerek kitap alıp, bizlere ve çalışmamıza gönülden destek veren yazarımız Murathan Mungan'a imzalatarak, içeriden bir arkadaşa göndermek en büyük katkı olacaktır. Özellikle etrafımızda bildiğimiz tutuklu yakını aileleri imza gününe taşımak, davetiyeyi kendi arkadaş çevresi ve mail grubuna yaymak konusunda tüm arkadaşların gerekli duyarlılığı göstereceğine inanıyoruz.
Selam ve sevgilerimizle...
Teşekkürler
Delidalgalar
http://www.delidalgalar.com
http://www.facebook.com/
Edebiyat deyince
aklımıza önce roman, öykü ve şiir gelir. Sonra da akımlar. Klasik, modern,
realist, sürrealist, dadacı v.d… Ve bu akımların ülkemiz
edebiyatına yansımaları olan 1. Ve 2. Yeni, Garip akımı, Toplumsal gerçekçilik, İmgeci gerçekçilik v.b. Bir de alt başlıklar olarak: Politik edebiyattan, Hapishane Edebiyatından, 12 Mart romanından, 12 Eylül edebiyatından söz edebiliriz. Hangi akımdan yazarsa yazsın yazar –şair, yaşadığı dönemin tanığı ve vicdanıdır deriz. Ya da öyle olmasını umarız. Bu saptama neo-liberalizm döneminde türeyen eklektik bir akım olan post-modernizme kadar bir gerçeklikti. Ancak 12 Eylül faşist darbesinden sonra yaratılan korku ikliminde ve aynı süreçte gelişen post-modern zamanlarda “edebiyat” önemli ölçüde kamunun vicdanı olmaktan çıktı. Neo-liberalizmin sanatı ve sanatçıyı “piyasa” yapmasından etkilenen yazarlar, eserlerinden gerçekliği ve insanı çıkardılar. Bu duruma direnen ve toplumcu çizgiyle -estetiği de ihmal etmeden- üretmeye devam eden yazar ve şairlerimiz halen var. İyi ki de var. Ancak fincancı katırlarını ürküten, ‘kral çıplak’ diyen çocukları sevmeyen zebaniler, onları zindanlara doldurmaya devam ediyor. Onlar da o zor koşullarda, F tiplerinde bile düşmana inat üretmeye ve bize ışık vermeye devam ediyorlar.
edebiyatına yansımaları olan 1. Ve 2. Yeni, Garip akımı, Toplumsal gerçekçilik, İmgeci gerçekçilik v.b. Bir de alt başlıklar olarak: Politik edebiyattan, Hapishane Edebiyatından, 12 Mart romanından, 12 Eylül edebiyatından söz edebiliriz. Hangi akımdan yazarsa yazsın yazar –şair, yaşadığı dönemin tanığı ve vicdanıdır deriz. Ya da öyle olmasını umarız. Bu saptama neo-liberalizm döneminde türeyen eklektik bir akım olan post-modernizme kadar bir gerçeklikti. Ancak 12 Eylül faşist darbesinden sonra yaratılan korku ikliminde ve aynı süreçte gelişen post-modern zamanlarda “edebiyat” önemli ölçüde kamunun vicdanı olmaktan çıktı. Neo-liberalizmin sanatı ve sanatçıyı “piyasa” yapmasından etkilenen yazarlar, eserlerinden gerçekliği ve insanı çıkardılar. Bu duruma direnen ve toplumcu çizgiyle -estetiği de ihmal etmeden- üretmeye devam eden yazar ve şairlerimiz halen var. İyi ki de var. Ancak fincancı katırlarını ürküten, ‘kral çıplak’ diyen çocukları sevmeyen zebaniler, onları zindanlara doldurmaya devam ediyor. Onlar da o zor koşullarda, F tiplerinde bile düşmana inat üretmeye ve bize ışık vermeye devam ediyorlar.
İşte bu gün
elime geçen öykü kitabı onlardan biri: “Kıyıya
Vuran Dalgalar.” 9 Öyküden oluşan
kitabın yazarları (biri hariç o da yeni çıkmış) halen içeride. Öncelikle “Dışarıda
Deli Dalgalar” grubuna teşekkür
ediyorum, bu kitabı hazırladıkları için. Dışarıda Deli Dalgalar da ne ki… diye
soranlara bir not düşeyim. Bu grup 5 yıl kadar önce ülkemiz hapishanelerindeki
siyasi tutulularla dayanışmak amacıyla kurulmuş bir vatandaş inisiyatifi. Daha birkaç
ay önce çılgınca bir işe giriştiler ve zindanlara 10 bin kitap yollama hedefini
önlerine koydular. Kapı kapı gezip kitap topladılar ve mapuslara ulaştırdılar. Ve
yıllardır bitmeyen mektuplaşmalar, dayanışmalar… grubun en son üretimi bu öykü
kitabı olmuş. Hepsi 90'lı yıllardan beri hapishanede olan 11 öykünün yazarlarının
isimleri şöyle: Dilek Öz, Sami
Özbil, Murat Saat, Edip
Yalçınkaya, Naif Bal, Diyadin
Turhan, Nibel Genç, Mustafa
Ağcakaya ve kendisi aynı kuşaktan olsa da şu an "dışarıda" olan Sibel
Öz.
Kitabı
hazırlayan Sibel Öz, öyküler ve yazarları hakkında şunları yazıyor: “İçeriden" hayata bakış, belki her
zaman merak konusu. Ancak öyküler, hayatın kıyısından değil, tam içinden
yazılmış. Yazarları ununu eleyip eleğini asmış olmadıklarından öyküler de hala
hayatla hesaplaşmakta ve bu nedenle gerçek anlamda yaşayan figürlerle örülmüş.”[i]
Öyküleri
okuduğumuzda Sibel Öz’e hak veriyoruz. Elbette içeride üretilenler bir kitaba
sığmaz. Daha geçen ay sonlanan 2. Yılmaz Güney Kültür ve Sanat festivali şiir seçkisinde
jüride yer almış, içeriden mapusların yolladığı yüzlerce şiiri beğenerek okumuştum.
İçlerinden ödül alanlar da oldu. Öykü yarışmasında da beğeni toplayan, ödül
alan öyküler vardı. Yine halen zindanda olan Uluslar arası jüriler tarafından ödüllendirilmiş
karikatüristler de var.
“Kitabın ilk öyküsü, Sami Özbil'in ‘Eksik Bir
Şey’ adlı öyküsü. "Eksik Bir Şey, aslında siyasi tutsakların bu kitapta ve
bu kitapla söylemek istediklerini de özetliyor. ‘Hayatta biz eksiğiz’ diyor
doksan kuşağı. Seksen sonrası baskı ortamında toplumun en ufak demokratik
kıpırdanışına izin vermemek adına katledilen, işkencelerden geçirilen,
kaybedilen doksan kuşağından hayatta kalan ve eli kalem tutanlar, hayata borçlu
oldukları hikayeleri anlatmışlar kitapta.”[ii]
Örneğin ben
1980 öncesi zindanı tanıyan, F tiplerini yaşamayan eski bir mahpusum. İçerideki
yazarlardan Mircan
Karaali’nin, ‘Gorki’nin Gitarı’ ile Sami Özbil’in ‘Soluk Soluğa’ adlı romanlarındaki F tipleri betimlemelerinden çok
şey öğrendim. F tipleriyle ilgili yazdığım bir yazıda: “F tipi denilen
hücreleri, ölüm odalarına” benzetmiştim de bana yazıştığım mahpus arkadaşlar
karşı çıkmışlardı. “Biz demişlerdi F tiplerinde de düşmana inat yaşıyor ve
üretiyoruz.” Ben de bu söylemimi düzeltmiştim.
Kapitalizm
belki maske değiştirdi ama onun insanlığa ve doğaya saldırısı ve tahribatı hala
sürüyor. Savaşlar, işgaller, sömürü, daha çok kâr için doğanın katledilmesi sürüyor.
Umut ve ütopya sorunu başladı. İnsanlarda “başka bir dünya mümkün” diyecek umut
ve ütopya kalmadı. Bu umudu ve ütopyayı besleyenler de azınlığa düştü. Ve onların
da birçoğu zindanda. O nedenle şimdilerde, “hâlâ mı toplumcu edebiyat” diye
burun kıvıran “eleştirmenler” çoğaldı. “Sanat, politika dışı - tarafsız
olmalıdır”, diye vaaz verenler çoğaldı. Oysa bizzat onlar politika yapıyor.
Kapitalizmi, var olan sistemi savunarak politika yapıyorlar. Her baskı
döneminde egemenlerin kalemşorları olan yazar ve sanatçılar olmuştur. Bu dönem
biraz çoğalmış görünüyorlar hepsi o kadar. Ama dışarıdan olduğu gibi içeriden de itiraz sesleri geliyor. “Biz
varız ve yaşıyoruz” diye haykıran insanların sesleri. İşte o seslerden bazıları
“Kıyıya Vuran Dalgalar’da toplanmış: O sesler, “Eksik Bir Şey”, “Kanaat, Tevekkül ve Karıncalar”, “Kar Yangını”, “Elhamdüllilah
Çok Şükür”, “Herkes Gitmişti”, “Ben Annem
ve Komşu Kadın”, “Herkes Gibi”, "Leylak Sokak", "Meryem'in Oyuncakları",
"Bir Dilim Güneş", "Kırmızı
Şapkalı Kadın" adlı öyküler aracılığıyla içeriden dışarıya dalga dalga
taşıyor… Zindanların, F tipi hücrelerin demirlerini, duvarlarını yarıyor ve bize
ulaşıyor.
Sahi biz
artık doğum günlerinde veya misafirliğe giderken kitap armağan etmeyi unutmaya
başladık değil mi? İşte size fırsat, davetlere icap ederken eliniz boş gidemezsiniz
ya. İki adet “Kıyıya Vuran Dalgalar” alın. Biri sizin için, diğeri hediye
edilmek üzere. Tamam “imkanı olmayan” bir tane alsın. Okusun sonra armağan
etsin.
Burcu Ballıktaş’tan bir alıntıyla bitiriyorum: “Sizin de özgürlüğü elinden alınanlar adına
bir itirazınız varsa alın bu kitabı, okuyun derim... Ve hatta daha da güzeli okuduktan
sonra siz de bir delilik yapıp içeriye postalarsınız, fena mı olur?”
Künye: Kıyıya Vuran Dalgalar. F
tipi Öyküler. NotaBene yayınları. Nisan 2012. Ankara.
[i] Sibel
Öz, Etkin Haber
Ajansı / 25 Nisan 2012 Çarşamba
[ii]
A.G.Y.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder