Almanya’da yaşayanlar şu günlerde Henri Nannen’in ismiyle bir yerlerde
karşılaşmış olmalı. Nannen, uzun yıllar haftalık Stern dergisinin
yayıncılığını ve genel yayın yönetmenliğini yaptı. 1977 yılında, Praglı
gazeteci Egon Erwin Kisch adına gazetecilik ödülünü oluşturdu. 1885-1948
yılları arasında yaşamış olan Egon Erwin Kisch gerçekten de siyasi
duruşu ve yaptığı işlerle çok önemli bir gazeteciydi. Nannen için
aynısını söylemek kanımca mümkün değil. Her neyse, Nannen öldükten sonra
2005 yılında Stern’i de çıkaran Gruner + Jahr Yayınevi, Henri Nannen
Gazetecilik Ödülü’nü vermeye başladı, Egon Erwin Kisch Ödülü de ayrı bir
kategori olarak bu etkinliğe dahil edildi.
Henri Nannen Ödülleri
Almanya’daki en prestijli gazetecilik ödüllerindendir. Bundan dolayı
her
yıl yapılan ödül töreni, ana akım medyada çalışan gazeteciler için
oldukça önemli. Ancak ne hikmetse son iki yıldır Henri Nannen Ödüllü,
‘skandallarla’ gündeme geliyor. Geçen yıl ‘En İyi Röportaj’ dalında
ödüle layık görülen Spiegel muhabiri Rene Pfister, sonradan ödülü iade
etmek zorunda kalırken, bu yıl ödüllendirilmek istenen üç gazeteci,
ödülü reddetti.
Olayı baştan alalım: Jüri, ‘En İyi Araştırma
Haberi’ dalındaki ödülü bu sene paylaştırmaya karar verdi. Eski
Cumhurbaşkanı Christian Wulff ile ilgili kredi skandalını haberleştiren
Bild gazetesi çalışanları Nikolaus Harbusch ve Martin Heidemann ile
Süddeutsche Zeitung’de (SZ) BayernLB bankasının Formula 1 skandalını
açığa çıkaran Hans Leyendecker, Klaus Ott ve Nicolas Richter, hep
birlikte ödül alacaktı. Törende önce Bild gazetesi çalışanları sahneye
davet edilip, ödüllerini aldı. O esnada izleyicilerin bir kısmı
yuhalamış. Ardından sahneye çıkan SZ muhabirlerinden Leyendecker, “Ben
şimdi 63 yaşındayım ve bütün bu yıllar içinde Bild’i sadece bir pislik
yayını olarak gördüm” diyerek ödülü reddettiklerini açıkladı. Ve
alkışlarla şaşkın bakışlar eşliğinde şöyle devam etti: “Bu tabii ki en
önemli ödül. Onu almayı çok isterdik. Ama ödülü bu kombinasyonda kabul
etmemiz mümkün değil. Bild, insanları sıkıştıran, onları baskı altına
alan ve omuzdaşlık yapan bir yayın.”
Aslında törenden haftalar
öncesinde de Bild’in aday gösterilmesi nedeniyle bir tartışma
başlamıştı. Hatta Otto Brenner Vakfı, “Bild ve Wulff - Oldukça İyi
Partnerler” başlıklı bir araştırma raporu ile söz konusu ‘bulvar
gazetesinin’ neden ödüle değer olmadığını ortaya koymaya çalıştı.
Raporda, Bild ile Wulff arasında yıllardan beri “ticari bir ilişki”nin
yürütüldüğü ve bu ilişkinin en son Bild tarafından tek taraflı olarak
iptal edildiği, dolayısıyla bunun da “En İyi Araştırma Haberi”
kapsamında görülemeyeceği vurgulandı.
En yüksek tirajlı Alman günlük
gazetesi olan Bild’in prestijinin kötü olduğunu belirtmeye gerek yok
herhalde. Bunun bir sebebi, gazetecilik prensiplerini ayaklar altına
alıp toplumun aptallaştırılmasına katkısı iken, bir diğer sebebi de
özellikle 68’lerdeki pogromcu çizgisi. Bild’i çıkaran Springer Grubu,
68’in gölgesinden kurtulmak için bir süre önce 1966-1968 yıllarına ait
sol hareket ile ilgili haberlerini bir internet sitesinde yayınladı.
Neymiş, Springer geçmişi ile hesaplaşıyormuş!
Bundan birkaç gün önce
ise, bu medya grubunun kurucusu olan Axel Caesar Springer’in - yaşıyor
olsaydı - 100. doğum günü vesilesiyle büyük bir kutlama yapıldı. O
kutlamaya denk gelecek şekilde, Spiegel’de - Springer basını, özellikle
de Bild tarafından hedef gösterildikten sonra suikasta kurban giden -
öğrenci hareketinin lideri Rudi Dutschke’nin oğlu Marek tarafından
kaleme alınan bir makale yayımlandı. Babasını hiç görmeyen Marek, şöyle
diyor yazısında: “[Bild’den] Bir editör, ‘Genç kızılların terörünü şimdi
durdurun!’ başlığı altında şunları yazmıştı: ‘Şu anda olup bitenlerden
öylesine günlük yaşamın olağan akışına devam etmemeli. Ve bütün kirli
işleri polis ve onun su sıkıcılarına da bırakmamalı... Bizim genç
kızıllar öyle bir kızıllaştı ki, kırmızıdan başka renk görmüyorlar ve
bu, halk için çok tehlikeli; bölünmüş bir ülke için ise hayati bir
tehlikeyi arz ediyor. Onların terörünü şimdi durdurun!’ Bu makale ile
birlikte babamın, siyah çerçeveye alınmış bir fotoğrafı basılmıştı.”
Springer’in
babasının ölümünden ve ardından yükselen şiddetten sorumlu olduğunu
vurgulayan Marek Dutschke, bu medya grubunun geçmişi ile
hesaplaşmadığının altını çizdi. Ama SZ’den gazetecilerin alkışlar
eşliğinde Bild ile aynı ödülü paylaşmayacaklarını ilan ettiği, fakat
yayıncısının doğum günü kutlamasında eğlenmekten de geri durmadığı şu
günlerde kanımca bütün suçu Bild’e yüklemeyelim. Ya da şöyle diyelim:
Bild’in kötülüğü, diğer ana akımı iyi yapar mı?
Cuma günkü törende
ödülü reddeden SZ muhabirlerini alkışlayan gazeteciler, komünist
olduğunu söylemekten geri durmayan Egon Erwin Kisch’in ilkelerini
anımsayıp, kendi gazeteciliklerini sorgulasa daha iyi ederler. Hele -
Spiegel’in Suriye haberleri buna iyi örnek - medya üzerinden bilgi
kirliliği ve manipülasyonun bu denli pişkince yapıldığı bu günlerde.
http://www.yeniozgurpolitika.com/index.php?rupel=nivis&id=1708
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder