24 Kas 2016

Almeria’nın kanından bir tabak

15 Temmuz darbe girişimcilerin biraz daha vakti olsaydı, belki de İspanyol Diktatör Francisco Franco’nun darbesinin yıldönümünde AKP rejimine darbe yapacaklardı, kim bilir… General Franco’nun öncülüğünde İspanyol askeri cuntası 18 Temmuz 1936’da seçilmiş Halk Cephesi Hükümeti’ne darbe yapar. Sadece birkaç gün sonra Hitler’in Hava Kuvvetleri Komutanı Hermann Göring özel bir birim kurar. Birimin görevi, darbeci Franco’ya sunulacak Alman desteği koordine etmek olacaktı.
Çok geçmeden, Bask şehri Guernica’yı da havadan bombalayacak olan 5 bin kişilik Alman hava kuvveti ‘Condor Birliği’nin İspanya’ya nakli başlar. Elbette bu desteğin tek sebebi Nazilerin darbeci dostlarına karşı yardımseverliği değildi; aynı zamanda Alman askerlerinin şimdiden gelecekteki işgal savaşları için eğitilmesi ve savaş tekniğinin sınanması ön görülüyordu.


İspanya’nın güneyindeki Endülüs’te bulunan Almeria kentine sıra 6 Ocak 1937’de gelecekti. Hıristiyan Epifani bayramına denk gelen bu ilk hava saldırısı Naziler veya İtalyan diktatör Mussolini’nin güçleri tarafından değil, bizzat Franco’nun uçaklarınca gerçekleştirilir.
Bombardımandan sonraki gün şehir halkı yavaşça şans eseri yıkılmayan evlerinden çıkıp yıkımın boyutlarıyla yüzleşir. Şehir mimarı Guillermo Langle bir sokakta, kollarında ölü bebeği, kendi ölmekte olan bir kadın görünce karar verir. Bu son saldırı olmayacaktı. Ki haklıydı, Almeria önümüzdeki iki yıl içinde daha 51 kere havadan bombalanacaktı. İnsanlar için bir sığınak gerekiyordu.
Şehrin savunma gücü ile yurttaşları bir ay sonra inşaata başlarlar. Almeria’nın belediye başkanı komünist. İşçileri, haftanın bir günü ücretsiz tünel için çalışmaya ikna eder. Dokuz metre derinlikte 4,6 kilometre uzunluktaki bir tünel kazarlar. 30 santim kalınlığındaki beton duvarları, 67 giriş kapısı ve ameliyat salonu ile 35 bin insana sığınak olur bu tünel.
Şehir hava saldırılarına karşı bu şekilde tedbir alırken, en ağır saldırı deniz tarafından gelir. 31 Mayıs 1937 gecesi sirenler çalmaya başlar. Uçak sesi gelmedi halde tehlikenin geçtiğine dair işaret bir türlü gelmez. Hava aydınlanınca tehlike görülür: Limanın önünde beş savaş gemisi pozisyon almış, Almeria’yı bombalamaya başlarlar. Saldıranlar Almanlardı. Beş gün önce Cumhuriyetçilere ait iki uçak, İbiza adasının önünde bulunan Deutschland isimli zırhlı gemiyi bombalar, 32 Nazi askeri ölür. Hitler bunun üzerine intikam emrini verir. İntikam için, Franco rejimine hala direnen ve düşmeyen Almeria seçilir.
Şehre 200 topçu mermisi atılır. Sayısız insan - kadınlar, çobanlar, belediye meclis üyeleri, işçiler, çocuklar, yaşlılar - topların hedefi olup yaşamını yitirir. Operasyonu yürüten Alman komutan Ciliax’a kendi Führer’i elinden yüksek başarısından ötürü ödül verilir.
Almeria ise teslim olmayıp direnmeye devam eder. İki yıl daha, 52 hava saldırısına rağmen direnir. Franco’nun güçlerinin en son işgal ettiği şehirdir Almeria. Savaşın bitimine bir gün kala, 31 Mart 1939’da darbeciler tarafından işgal edilir. Tıpkı diğer şehirlerde olduğu gibi Francocular burada da katliam gerçekleştirir. Önce belediye başkanı kurşuna dizilir, ardından cumhuriyetçi vali. Yüzlerce cumhuriyetçi, sendikacı, komünist infaz edilir.
Bu hikayeyi neden mi anlattık? Şöyle diyelim; Almeria’nın işgal edildiği sene, İkinci Dünya Savaşı’nın başladığı yıldır. Altı yıl sonra ise, Almeria’yı bombalatan Hitler bir sığınakta ömrünün son haftalarını geçirip ölecekti. Hitler, dünya savaşı başlamadan önce o dönemki Almanya sınırlarının ötesinde Nazileri savaştırıp katliamlar gerçekleştirir. Ancak daha sonra Hitler rejimine karşı savaşacak olan devletler o dönem susarlar. Almeria’nın Almanlar tarafından bombalanması, dönemin Demokratik İspanya Cumhuriyeti Başbakanı Juan Negrin ve Cumhurbaşkanı Manuel Azana tarafından Milletler Cemiyeti’ne bildirilir. Ancak İngiliz ve Fransız hükümeti Almanların saldırısının meşru olduğunu söylerler.
Hani geçenlerde Alman Parlamentosu’ndaki CDU/CSU grubunun dış politikadan sorumlu sözcüsü Jürgen Hardt da Türk ordusunun Rojava’nın Afrin kantonuna dönük bombardıman ve katliamlarını “iyi sebepleri vardır” diyerek meşrulaştırmıştı ya. Alman siyasetinde veya farklı bir devletin siyasetinde samimiyet aramak elbette ki lüzumsuz bir çabadır. Ama insan öfkelenmeden edemiyor; bir yandan Kürtlere karşı katliamda kullanılacak silahları sat, bizzat başbakan düzeyinde AKP için seçim kampanyası yürüt, katliamları meşru gör, sonra da HDP milletvekilleri tutuklanınca “büyük kaygı” duy! Bu kaygı lafları bir tek Alman devletinin olup bitenlerdeki sorumluluğunu örtmeyi amaçlar.
Türkiye’de artık yol ayrımına gelinmiştir. Bir ok faşist rejime, diğeri ise demokrasiye işaret ediyor. Herkesin bu noktada pozisyon belirlemesi gerekiyor. Özellikle de bu haftanın başında dışişleri bakanını Türkiye’ye gönderen Alman hükümeti, gerçekten kaygı duyuyorsa, o zaman geleneksel Türkiye siyasetini terk edip demokrasi mücadelesine katkı sunan bir politika izlemelidir.
Ama bunun da ötesinde hem Alman devletinin hem de diğer güçlerinin gerçekten kaygılanmaya ihtiyacı var. Çünkü şu anda Üçüncü Dünya Savaşı’nın tam ortasındayız. Bugün kimi kirli ortak çıkarlar gereğince görmezden gelinen, susulan AKP’nin topyekun savaşı yarın öbür gün o çıkarlara öyle bir sıçrar ki kimse önünü alamaz.
Son yüz yıllık tarih, özellikle de Almanya açısından bu konuda derslerle doludur. Bakınız, Almeria bombalandığında Madrid’de Şili konsolosu olarak görev yapan Şair Pablo Neruda’nın satırları günümüzde de uyarı niteliğindedir:
(
…) Al papaz bu senin,
Almeria’nın kanından.
Bir tabak:
Püskürme ateş,
Korkular, yıkıntılar,
Deli sularla;
Bir tabak:
Kırık ışıklardan,
Ezik başlardan;
Bir tabak, bir kara tabak
(…) Şuranın buranın zenginleri, 
Topunuza. 
Size, sizlere 
Bakanlar, büyükelçiler, 
Canavar sofra dostları; 
Sizlere, konforlu çayların, 
Yüce mevkilerin kadınları; 
Bir tabak: 
Kemirilmiş, pis ve kirli, 
Zavallı bir kandan; 
Durur, önünüzde durur, 
Her kuşluk, her hafta, ölüp ölesiye 
Almeria’nın kanından. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder