Alman dış istihbarat örgütü BND’nin, deniz kuvvetlerine ait bir gemi
ile Suriye açıklarında faaliyet gösterdiği haberi, ülke gündeminin
başına oturdu. Habere göre ileri teknolojiyle donatılmış gemide bulunan
40 kişilik „stratejik keşif“ komandosu, 600 kilometreye kadar Suriye’yi
gözetleyebiliyor. Ayrıca Alman istihbarat elemanlarının İncirlik’teki
NATO üssünden Suriye’deki telefon ve telsiz trafiğini dinlemeye aldığı
belirtiliyor. Elde edilen bilgilerin, - ABD ve Büyük Britanya
istihbaratları yoluyla dolaylı olarak - Esad rejimine karşı silahlı
mücadele verenlere aktarıldığı ifade ediliyor. Yani kısacası Almanya,
mevcut durumda herhangi bir meşruiyeti olmayan „rejim değişikliği“
operasyonunun bir parçasıdır.
Sol Parti ve Yeşiller, büyük tepki gösteriyor. Normalde, eski hükümet ortağı
Yeşiller ile aynı çizgide yürüyen ‘sosyaldemokrat’ SPD ise enteresan bir tavır sergiliyor. Parlamenter Kontrol Birimi üyesi SPD’li milletvekili Fritz-Rudolf Körper, BM Lübnan Geçici Görev Gücü kararının BND’nin Suriye açıklarındaki casusluk faaliyetlerini meşru kıldığını ileri sürmekle - ki bu düpedüz yalan - kalmadı. Körper ayrıca, elde edilen bilgilerin silahlı militanlara verilmediğini iddia etti. Buradan, SPD’nin bu konuda hükümete arka çıktığını anlıyoruz.
Gelelim Yeşillere. Alman basınında, Yeşillerle Sol Parti aynı tutumdaymış gibi bir izlenim yaratılıyor, hatta Yeşiller daha fazla öne çıkarılıyor. Oysa bu konuda iki yaklaşım arasında temel bir fark var. „BND Federal Hükümet için bilgi toplamalı, bir iç savaşa müdahale etmemeli“ diyen Ströbele, istihbarata ait bir geminin Suriye açıklarına gönderilmesi için meclis kararının gerektiğini, silahlı militanlara bilgi verilmesinin de BND’nin görevleriyle bağdaşmadığını söyledi. Sonra da hükümeti, bu konuya açıklık getirmeye çağırıyor. „Yoksa Parlamenter Kontrol Birimi kısa süre içinde bu konuyu gündemine almak durumunda kalacaktır.“
Söz konusu Parlamenter Kontrol Birimi’nde gizlilik esastır. Yani bu birimde tartışılanlar, kamuoyuna da meclise de yansıtılmaz. Tam da bu nedenden dolayı Sol Parti, meselenin mecliste ve dolayısıyla bütün kamuoyunun gözleri önünde aydınlatılmasını istiyor. Zira eğer müttefikler yoluyla da olsa silahlı militanlara istihbarat bilgileri sağlanmışsa bu, uluslararası hukuk ihlali anlamına gelir.
Büyük resime bakıldığında, Suriye konusunda Sol Parti dışındaki bütün partilerin - hem hükümetin hem de sözde muhalefetin - benzer bir yaklaşıma sahip olduğu görülür. Peki neden? Bu sorunun yanıtı için, Almanya-Suriye ilişkilerine bakmakta fayda var. Mesela EMA’nın (Avrupa-Akdeniz İşbirliği ve Kalkınma Derneği) Haziran 2010’da yayınladığı Suriye raporu önemli veriler sunuyor. İlginç olansa, bir Alman think tank kuruluşu sayılabilecek ve kendi ifadesiyle ‘AB ile Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkeleri arasındaki ekonomik ve sosyokültürel bağı güçlendirmeyi’ amaçlayan EMA, tam da söz konusu bölgede ayaklanmaların başlamasından kısa bir süre önce, 2008’de kuruldu.
Esad’ın henüz dünyanın bir numaralı despotu/diktatörü/teröristi ilan edilmeden kısa bir süre önce hazırlanan raporda, „Suriye ile Almanya arasındaki diplomatik ilişkiler geleneksel olarak yakın ve dostça“ deniliyor. Esad’ın çizgisinin „modernleşme ve liberalleşme odaklı“ olduğu belirtilen raporda, Suriye’nin bölgesel politika açısından kilit rol oynadığı kaydediliyor. 1977 yılında Suriye ile işbirliği sözleşmesi imzalayan AB, sırf 2007-2010 yılları arasında Şam’a 130 milyon Euro destek sunmuş. Suriye ile 1952’den beri yakın diplomatik ilişkilere sahip olan Almanya ise 2009-2010’da 26 Euro maddi yardım yanı sıra teknik işbirliği için 12 milyon Euro bütçe ayırmış.
Esad kara listeye alınmadan önce AB devletleri arasında Suriye ile en güçlü ekonomik, ticari ve politik ilişkilere sahip olan Almanya, şimdiye kadar Şam’daki kriz bağlamında pek gündeme gelmiyordu. Bu nedenle de Alman istihbaratının Suriye açıkları ve İncirlik’teki faaliyetleri, yine Sol Parti dışındaki siyasi partilerin bu konudaki tutumlarını anlamak için, 60 yıllık Almanya-Suriye ilişkilerine bir göz atılmalı.
Sol Parti ve Yeşiller, büyük tepki gösteriyor. Normalde, eski hükümet ortağı
Yeşiller ile aynı çizgide yürüyen ‘sosyaldemokrat’ SPD ise enteresan bir tavır sergiliyor. Parlamenter Kontrol Birimi üyesi SPD’li milletvekili Fritz-Rudolf Körper, BM Lübnan Geçici Görev Gücü kararının BND’nin Suriye açıklarındaki casusluk faaliyetlerini meşru kıldığını ileri sürmekle - ki bu düpedüz yalan - kalmadı. Körper ayrıca, elde edilen bilgilerin silahlı militanlara verilmediğini iddia etti. Buradan, SPD’nin bu konuda hükümete arka çıktığını anlıyoruz.
Gelelim Yeşillere. Alman basınında, Yeşillerle Sol Parti aynı tutumdaymış gibi bir izlenim yaratılıyor, hatta Yeşiller daha fazla öne çıkarılıyor. Oysa bu konuda iki yaklaşım arasında temel bir fark var. „BND Federal Hükümet için bilgi toplamalı, bir iç savaşa müdahale etmemeli“ diyen Ströbele, istihbarata ait bir geminin Suriye açıklarına gönderilmesi için meclis kararının gerektiğini, silahlı militanlara bilgi verilmesinin de BND’nin görevleriyle bağdaşmadığını söyledi. Sonra da hükümeti, bu konuya açıklık getirmeye çağırıyor. „Yoksa Parlamenter Kontrol Birimi kısa süre içinde bu konuyu gündemine almak durumunda kalacaktır.“
Söz konusu Parlamenter Kontrol Birimi’nde gizlilik esastır. Yani bu birimde tartışılanlar, kamuoyuna da meclise de yansıtılmaz. Tam da bu nedenden dolayı Sol Parti, meselenin mecliste ve dolayısıyla bütün kamuoyunun gözleri önünde aydınlatılmasını istiyor. Zira eğer müttefikler yoluyla da olsa silahlı militanlara istihbarat bilgileri sağlanmışsa bu, uluslararası hukuk ihlali anlamına gelir.
Büyük resime bakıldığında, Suriye konusunda Sol Parti dışındaki bütün partilerin - hem hükümetin hem de sözde muhalefetin - benzer bir yaklaşıma sahip olduğu görülür. Peki neden? Bu sorunun yanıtı için, Almanya-Suriye ilişkilerine bakmakta fayda var. Mesela EMA’nın (Avrupa-Akdeniz İşbirliği ve Kalkınma Derneği) Haziran 2010’da yayınladığı Suriye raporu önemli veriler sunuyor. İlginç olansa, bir Alman think tank kuruluşu sayılabilecek ve kendi ifadesiyle ‘AB ile Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkeleri arasındaki ekonomik ve sosyokültürel bağı güçlendirmeyi’ amaçlayan EMA, tam da söz konusu bölgede ayaklanmaların başlamasından kısa bir süre önce, 2008’de kuruldu.
Esad’ın henüz dünyanın bir numaralı despotu/diktatörü/teröristi ilan edilmeden kısa bir süre önce hazırlanan raporda, „Suriye ile Almanya arasındaki diplomatik ilişkiler geleneksel olarak yakın ve dostça“ deniliyor. Esad’ın çizgisinin „modernleşme ve liberalleşme odaklı“ olduğu belirtilen raporda, Suriye’nin bölgesel politika açısından kilit rol oynadığı kaydediliyor. 1977 yılında Suriye ile işbirliği sözleşmesi imzalayan AB, sırf 2007-2010 yılları arasında Şam’a 130 milyon Euro destek sunmuş. Suriye ile 1952’den beri yakın diplomatik ilişkilere sahip olan Almanya ise 2009-2010’da 26 Euro maddi yardım yanı sıra teknik işbirliği için 12 milyon Euro bütçe ayırmış.
Esad kara listeye alınmadan önce AB devletleri arasında Suriye ile en güçlü ekonomik, ticari ve politik ilişkilere sahip olan Almanya, şimdiye kadar Şam’daki kriz bağlamında pek gündeme gelmiyordu. Bu nedenle de Alman istihbaratının Suriye açıkları ve İncirlik’teki faaliyetleri, yine Sol Parti dışındaki siyasi partilerin bu konudaki tutumlarını anlamak için, 60 yıllık Almanya-Suriye ilişkilerine bir göz atılmalı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder