Sokakta herhangi bir Almana, Alman Ceza Kanunu'nun 129. maddesini sorarsanız, büyük ihtimalle yanıt alamazsınız. Ama eminim ki bu ülkede yaşayan Kürtlerin hemen hemen hepsi, 'Suç ve Terör Örgütüne Üyelik' maddesi olduğunu bilir. Ki son 20 yılda 129. maddeden açılan soruşturmalar ve davaların önemli bir kısmı, Kürtlere karşı yürütüldü. Sırf 2000 yılından sonra Almanya'da en az 27 Kürt siyasetçi ve aktivist, 129. maddesi temelinde hapse mahkum edildi.
Çok eski bir kanun olan 129. maddesinin kökenleri, 18. yüzyıla dayanıyor. Fransa'da devrim bayraklarının dalgalandığı 1789 yılında Prusya devleti, devrimci hareketlerin önüne geçmek amacıyla sol örgütlenmelere karşı bir yasa çıkardı. Bu yasa, 19. yüzyılda sık sık genişletilerek 1871 yılında 129. maddesi adıyla İmparatorluk Ceza Kanunu'na geçirildi. Nazi rejiminin yenilgisinden sonra 1951'de yeni bir ceza kanunu oluşturulduğunda, eski yasaların büyük bir kısmı iptal edilirken, 129. maddesi devletin sosyalistler ve radikal sol ile mücadelenin bir aracı olarak korundu.
Özellikle RAF'ın öncülüğünde Almanya'da gelişen devrimci grupların silahlı mücadelesine karşı 1976 yılında 'suç örgütüne üyeliği' kapsayan 129. maddeye 'a fıkrası' ('terörist bir örgüte üyelik') eklendi. O günden bu yana 20 bin insana karşı 6 bini aşkın dava açıldı. Bu davalarda amaç, 'suç' teşkil eden somut bir eylemi yargılamaktan ziyade devrimci ideoloji ve mücadelelerin zayıflatılması, bu mücadelelerde yer alanların tecrit edilerek pasifleştirilmesi.
129. maddesine, 11 Eylül saldırılarından kısa bir süre sonra 'terörle mücadele' çerçevesinde 'b fıkrası' ('yurtdışındaki bir terör örgütüne üyelik') eklendi. Yurtdışındaki örgütlerin 'terörist örgüt' mü özgürlük hareketi mi olduğuna, Federal Adalet Bakanlığı karar veriyor. 129 b maddesi, 2002'de yürürlüğe girmesine rağmen ilk yıllarda hiç dava açılmadı. Sonra 2008'de ilk olarak Stuttgart'ta DHKP-C üyeliğinden beş kişi yargılanıp mahkum edildi. İlginç olansa, 2002'den sonra dava açılmadığı gibi 129 b'den doğru dürüst soruşturma da başlatılmazken, 2008'de birden 57 dava açıldı. Bu rakama 2009'da 95, 2010'da da 123 dava daha eklendi.
Peki 129 a ile 129 b arasındaki fark nedir? 129 a ile, Almanya sınırları içinde işlenmiş 'suçlar' yargılanıyor. Ancak 129 b ile birlikte, yurtdışında işlenmiş bir 'suç' Almanya'da 'terörist suç unsuru' olarak ele alınıp cezalandırılabilir. Bu şekilde Almanya'da hiçbir şekilde faaliyet yürütmeyen örgütlerin sempatizanları da, iki devlet arasındaki işbirliği sonucu 'terörizm'den yargılanabilir.
Kürtler açısından bu maddenin şöyle bir boyutu da var: Alman devleti, HPG gerillalarının silahlı direnişini 'terörizm' olarak nitelendiriyor. 129 b ile birlikte, PKK'ye üyelikten yargılanan biri, aynı zamanda gerillanın eylemlerinden de sorumlu tutulabilir.
Almanya'da henüz hiçbir Kürt, 129 b'den yargılanmadı. İlk yargılanma, Hamburg'da tutuklu bulunan Ali İhsan Kıtay'ın davası olacak. Önümüzdeki pazartesi günü başlayacak yargılanma, bu açıdan pilot davası niteliğinde. Bir ay sonra ise Stuttgart'ta tutuklu olan iki Kürt genci, aynı maddeden yargılanmaya başlayacak. Ayrıca geçtiğimiz günlerde Fransa'dan Almanya'ya teslim edilen 21 yaşındaki Kürt genci Sedat K.'nin önünde de 129 b maddesinin konulması olası. İsviçre'de cezaevinde bulunan Metin Aydın'ın Almanya'ya iade talebini de hatırlatmış olalım.
Türk devletinin cezaevlerinde 20 yıl hapis yatmış olan Ali İhsan Kıtay'ın yargılanmasının sonuçları, Almanya'daki bütün Kürtleri, özellikle de aktivistleri ilgilendirecek. Çünkü bu pilot davasından çıkacak sonuç, Alman devletinin özgürlük mücadelesi veren Kürtlere karşı esas alacağı araçları da belirleyecektir. O açıdan Hamburg ve Stuttgart davaları iyi takip edilmeli, devletlerin halklara karşı kirli işbirliğinin bir simgesi olan ceza kanununun bu maddesinin mağdurları sahiplenilmeli. Bunun bir ilk adımı olarak, 13 Ağustos'ta saat 8:00'de Ali İhsan Kıtay'ın yargılanacağı mahkeme binasının önünde dayanışma sesi yükseltilmeli.
http://www.yeniozgurpolitika.com/index.php?rupel=nivis&id=2247
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder