Bohça etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Bohça etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 May 2013

Ji bo Şîrîn Elemhulî - Şêrko Bêkes

Ji serê sibehê ve
Kolana herî mezin a Sineyê
Bû Ferzad Kemanger
Ji serê vê sibehê ve
Mestirîn bexçeyê Mehabadê bû Şîrîn Elemhulî

Di zeraqa serê vê sibehê de
Hemû ew zarokên ji dayik bûne
Navê Ferhadê Wekîlî li wan hatiye kirin!
Ji îro û pêve
Di yekemîn ronahiya serê sibehê de
Mehdî îslamiyan bû Gola Wanê di berbanga îro de:
Elî Heyderiyan
Bû bi Taq Bostana Kirmaşan:
De fermo Sineyê lisêdarê bidin!
Serê Mehabadê bibirin...
De fermo nehêlin zarokên me ji dayik bibin!
De fermo
Nehêlin baran bibare û mehêlin giya şîn bibe û
Nehêlin zevî bijîn!

24 Nis 2013

Kızım Andrea öldü - Lilo Wolf


Lilo & Andrea Wolf - Guatemala 1995
Dün (23 Nisan 2013), uzun zamandan beri yaşadığı Guatemala'da yakalandığı hastalığa yenik düşen Lilo Wolf, kızı Andrea'nın ölümünden sonra aşağıdaki yazıyı kaleme almış... 
 Van'ın Çatak ilçesinde 1998'den beri bir toplu mezarda yatan kızının kemiklerine kavuşamadan gitti... 
***

Karnımda ikiz taşıyorum. İsimleri ne olmalı? Andrea ve Tom ya da Ina ve Jan? Sonunda Andrea ve Tom’a karar veriyoruz.
İlk önce Andrea doğdu. Kardeşinin yolunu açtı. Kardeşi ondan boyca küçük ve zayıftı. Sıkça hastalanırdı ve hassastı. Anaokulundan sonra ilkokul. Tom genelde kızkardeşine tepkiliydi. Andrea ondan daha hızlı büyüyordu. Dersleri hep iyiydi. Tom’un IQ'sü yüksek olmasına rağmen okulu sevmiyordu. Derken ikisinin birçok güzel doğum günleri. Bizim ikizleri diğer çocuklar severdi.
Sonra 11 yaşına girdiler. Yaşamlarındaki ilk acı deneyim. Babalarının acı kaybı. Afrika’daydı bir sosyal proje ile ilgili. Orda hastalanıyor. Hastalığına teşhis koyulamıyor. Ara ara bilincini kaybediyor. Büyükelçilik aracılığıyla bir şekilde getirildi ve hastaneye yatırıldı. Taburcu olduktan sonra hafıza kaybı. Giderek ağır bunalım ve sonucunda intihar. Andrea yıllarca babasıyla ilgili her şeyi bilmek istiyordu, soruyordu. "Babam benim yaptıklarımla ilgili ne düşünürdü ve nasıl davranırdı sence?"

21 Mar 2013

Tekerleğe güzelleme! (Evrim Alataş)

Tekerleğin yanmadığı Newroz, Newroz değildir. Zaten vecize de diyor ya, dönen tekerlek zaferi müjdeler. Tamam, bizimki dönmüyor, yanıyor, doğru. Değiştiriveririz: Yanan tekerlek zaferi müjdeler! Yıllar önce taşı içgüdüyle yontanlar, icat edecekleri şeyin yaşayacağı serüveni bilselerdi, kesin patenti de icat ederlerdi. Ama onlar oyup, şeklini verip, kenara çekildiler. İcat ettikleri şey yuvarlana gındırlana bu güne geldi. Gelip bu yazının da baş köşesine oturdu. Çünkü ne zaman Newroz dense, tekerleğin icadı kadar tekerleğe minnet duyarım. Ve her seferinde de fark ederim ki bir ben bu vefa borcunu yılda bir ödemekteyim. Ne olduysa, 2000’lerde oldu. Milenyum denilen ucube şey, tekerleği de Kürtlerin dünyasından söküp attı. Kolay tutuşsun diye çam odunları üst üste konulup, bir acayip Newroz icat edildi ki bu beni yaralamaktadır yılda bir.

26 Ağu 2012

Qırıx bi öykü: Güvercin IV

Beş-on metre kala artık fırtına gibiydi. Kafasını hafiften eğerek tüm gücüyle bağırdı;
"Çüçüüüüüüütt!!" Dıgı dıg, dıgı dıg, dıgı dıg, dıgı dıg, dıgı dıg...
GÜÜÜMM!!
Muzaffer'in arkasından, tam da kıçına yavru boğa gibi tosladı. Darbe, şiddetle sarstı bedenini. Kafes bir yana, kuş bir yana, o bir yana uçtu. Kafes az ötede şangır şungur sesler çıkararak tuzla buz oldu. Güvercin, şapkanın içinde sürüklendi önce, şapka durdu ve korku içinde havalandı.
Dodo, Şaşo ve Titi kuşun peşine düştü. Titi, en yakın binanın terasına çıktı. Köşeden köşeye fırlayıp aranmaya başladı, deliler gibi dolanıyordu. Yakın bir yerde olmalıydı. Havada bir şey yoktu. Görülebilen tüm damlara, teraslara baktı; kıpırtı yoktu. Çaresizce aşağı indi.
"Ne oldi, ne tarafa gıtti?" dedi Şaşo.
"Hêç bişê göremedım!"
"Nasıl olır?"
"Oxlım, quş orda şoq yedi. Kim bılır nêre gıtti. Belki de qeybettıx."

25 Ağu 2012

Qırıx bi öykü: Güvercin (3)


"Yegen, bu quşi niye satisen? Dê hele."
Dodo derin bir nefes alıp kesik kesik bıraktı;
"Kimse kimsenin derdini bılmi Apê Mızo!"
Zavallı Dodo! Muzaffer'in kulağına bir şeyler dedi. Muzaffer boynunu geri çekti. Dodo'nun yüzüne acıyla baktı. Titi'yi, Şaşo'yu süzdü. Kaşlarını kaldırdı, sonra çattı. Yere baktı, başını salladı. ‘Nıç nıç nıç' diyerek Dodo'nun omzunu tuttu;
"Beş yüz demiştin, degıl?"
"He Apê Mızo."
"Ben sahan alti yüz vêriyem, yüz de benden..."
"Yox Apê Mızo, imkani yox olmaz!"
"Olır, olır... Yüregımden qopi."
"Senın yüregınden qopi, hema benım yüregım almi."
"Al dedıııııım!"
"Almam Apê Mızo, heyatta!"
"Yaw al dedım işte, wêy!"
"Madem êleyse, ê de haydê..."
"Canın sax olsın benım babam. Yüz fazla vermişıx senın gıbi bi gence, ma çoxtır? Feda olsın!"

24 Ağu 2012

Qırıx bi öykü: Güvercin II


Öykünün yazarı: Murat Türk (Bolu F Tipi Hapishanesi)

Kalabalığın gözü yere inen örtüdeydi, düşer düşmez tüm gözler ok gibi kafese yöneldi.
Aynı içgüdüyle beş-on kişi birden;
"Haa hêêêêê..." dedi hayretle.
"Way, way, way, way..."
"Fuyiit... Fiyyuuuvvvt!"
"Ula, ula, ula!"
Dişsiz adam ıslık çaldı;
"İhhşşşsssz..."
"Hele bax, bax, bax!"
"Hayret az qalır, duble hayret!"
"Errrrrıııııkk!"
"Errık ya!" dedi Şaşo memnuniyetle.
"Görisız işte! Bêle bışê daha yoxtır dınyada!"
"Ma ne olmiiiiişş..." dedi dişsiz.
"Yoktır diyise yoxtır" dedi Dodo.
Kalabalığı tezgahın önüne buyur etti.
"Daha yaxından..."
Dişsiz hemen öne fırladı. Dodo dişsizin göğsüne vurdu.
"Hop! Sen orda qal, kurmi!"
Tezgahın etrafındaki çember daraldı. Tüm gözler aynı noktaya kilitlenmişti.

22 Ağu 2012

Qırıx bi öykü: Güvercin

Diyarbakır Un Pazarı'ndan bir kare
Murat Türk (Bolu F Tipi Cezaevi)

Saraykapıya varmadan sağa döndüğünüzde, surların ve toprak evlerin arasına sıkışan uzun bir sokak çıkar önünüze ve birkaç yüz metre ötede bir meydana açılır. Bu meydan, her Pazar günü fakirlerin ve garibanların tezgah kurduğu, üçkağıtçıların ve martavalların cirit attığı, eski kulağı kesik şeytanların ellerindeki kazıkları atacakları ‘müsait yer’ aradıkları Ortaçağ pazarlarına benzer. ‘Davul tozu’, ‘su eleği’, ‘darçute dumanı’, ‘minare gölgesi’ bulunmasa da kırık iğneden patlat tekere, bozuk teraziden üç ayaklı kediye, yumurtlamayan tavuktan ötmeyen horoza, tıkalı musluğa, her evin girşine uyan uyan kapıya, fotokopi çekilmiş paraya, son model zurnaya... Ne kadar işe yaramaz ucube hırdavat varsa bulunurdu bu meydanda.
Bazen sefil bir kumarbaz ya da zavallı bir ‘rut’, sırf acil ihtiyacı var diye çok değerli bir eşyasını çeyrek fiyatına satardı. Bazen ne işe yarayacağı sadece alıcısı ve satıcısı tarafından bilinen acayip bir parça dünyanın parasına giderdi. Kuş pazarıydı fakat kuş getirmişken hindi, horoz, kaz getirenler de olurdu. Ne zararı vardı yani; onlar da kanatlıydı, bunlar da... İlle de uçması mı gerekirdi? Şart değildi. Hoşgörü zenginiydi bu meydan. Satıcısının bir cam bardağı demir pasını antika altın tozu diye yutturan abartılı dili karşısında, en pahalı eşyanın değerini sıfırlamasını ustaca beceren kaşarlanmış tüccarlar vardı. El çabukluğu ayarlamaların, müthiş kapakaltıların, bol bol boşu doluya vuran kıvrak, sivri zekalıların mekanıydı burası. Kaş göz arası ‘gelene beş, gidene on’ çekilebilir, ‘kuru gelen yaş gidebilirdi’.

12 Nis 2012

Taş yok mu taş! (EVRİM ALATAŞ)

Sık sık söylediğim ve yazdığım bir “belirleme” ile başlayacağım. Kürt çocuğu olmanın üç temel esası vardır: Kafanda taş kırığı izi taşımak, izmaritten sigaraya başlamak, kurbağa şişirmek… Dördüncüsü, taş kırığını aşmış bir durumdur. Panzer taşlamak!
Kendimden başlayayım. Bizim Malatya’nın Akçadağlıları taş atmayı iyi bilir. Derler ki iki köy arasında bir kavga varmış, karşılıklı silahlar patlamış, sonunda bir adam demiş, “Durun hele, iş ciddiye biniyor, taşa davranın!” Kafamda taş kırığı izi var, izmaritten değil ama babamın kaçak tütününden gizli gizli sararak içtim, kurbağa şişirmedim, lakin başkaca aktivitelerim oldu. Hesaba vursam, yüzde seksenbeşlik bir Kürt çocuğu çıkar benden. Demek ki neymiş, Kürt çocuğu taş atarmış… Bu durum hiç de öyle üzerinde durup düşünecek, kafa patlatacak bir hadise değildir. Gayet normaldir, olağandır, sıradandır, genetiktir… Ama illa ki bu hadise sorgulanacaksa, sorgulayalım… Çocukların taş atmasının sıradanlığını, tutuklanmalarının anormalliğini kurcalayalım bakalım.